ORTA ÇAĞ’DA MANYETİK KUZEY KUTBU TEORİSİ: RUPES NIGRA | Aklın Gölgesi | Bilim, Sanat, Tarih, Psikoloji vs.

ORTA ÇAĞ’DA MANYETİK KUZEY KUTBU TEORİSİ: RUPES NIGRA

4 dk


Pusulaların iğnesi her zaman kuzeyi gösterir, daha çocukken öğrendiğimiz bir bilgidir bu. İyi de niye kuzeyi gösterir? Pusula iğnesi neden hareket ediyor? İcat edildiği MÖ 200’lü yıllardan modern teorinin geliştirildiği 1600’lü yıllara kadar insanlar pusulanın hareketi hakkında ne düşündü? Bu kuzeye dönme durumunu nasıl açıkladılar? Gelin videonun devamında hep beraber öğrenelim.

(intro)

            Manyetik pusula ilk olarak Çin’de MÖ 200 civarında bir kehanet aygıtı olarak icat edildi ancak iğnenin neden böyle döndüğünü kendileri de açıklayamıyordu. Doğal yolla manyetikleşen mıknatıs taşından yapılmış bir külçeyi dönebilecek bir hale getirip düz bir yüzeye bırakıyorlardı ve bu külçe de hep kuzeyi gösteriyordu. Bu ilkel pusula ilk defa 11. yüzyılda Çinli denizciler tarafından rota bulmak amacıyla kullanılmıştı. Batı ve İslam dünyasında da pusulaların varlığından ilk kez bahsedilmesi 1300’lü yılları buluyordu. Aslında başlarda insanlar pusulanın kutup yıldızına doğru döndüğünü, kutup yıldızında olan bir şeyin pusula iğnesini kendine çektiğini düşünmüşlerdi. Ancak pusula iğnesi kuzeye döndüğünde ucu yukarıya değil aşağıya doğru eğimli oluyordu. Bu da insanları pusulayı oynatan şeyi gökte değil yerde aramaya sevk etti. Olaus Magnus’un 1539’da yaptığı “Carta marina” adlı İskandinavya haritasının üst kısmında bir ada gösterilmekteydi. Adanın üzerinde ise şu yazı yazmaktaydı: insula magnetum yani mıknatıs adası. O zamanlarda kuzeyde dev bir mıknatıs kayası olduğunu ve bu yüzden tüm pusulaların o mıknatıs kayasından etkilenerek oraya döndüğünü düşünüyorlardı. Gerardus Mercator’un yaptığı arktik haritasında da bu manyetik dev kaya Rupes Nigra yani Kara Taş adıyla etiketlenmişti. Mercator 1577’de John Dee’ye yazdığı mektupta Rupes Nigra’yı şöyle tanımlamıştı:

            “Dört kıtanın ortasında, Kuzey’i bölen bu dört denizin sularını içine boşaltıldığı bir girdap vardır. Bu sular, sanki bir filtre hunisinden dökülüyormuşçasına hızla Dünya’nın içine iner. Kutbun hemen altında denizin ortasında çıplak bir kaya bulunmaktadır. Çevresi neredeyse 33 Fransız milidir ve tamamı manyetik taştan yapılmıştır. Bulutlar kadar yüksektir ve denizin her tarafından görülebilir. Siyah ve parlaktır, üzerinde bir avuç toprak bile olmadığından kayada hiçbir bitki yetişmez.”

            Mercator bu haritada Inventio Fortuna isimli 14. yüzyılda yazılmış kayıp bir kitaptan büyük oranda etkilenmişti. Inventio Fortuna yani “Şans Getiren Keşif” çok yüksek ihtimalle 1360’lı yılların başlarında İngiltere Kralı adına iş yapmak üzere 5-6 yolculuk yapan ve böylece Kuzey Atlantik bölgesini özellikle de 54 derece kuzey enleminin ötesindeki adaları gören bir Fransisken rahibinin seyahat günlüğüydü. Ne yazık ki 1490’larda Atlantik kaşiflerinin kitabın içinde bilgi aradıkları sırada çıkan bir karmaşa sırasında kitap kayboldu. Günümüzde bu kitap hâlâ bulunamadı, Mercator da bu bilgileri Inventio’nun bir özetini içeren Brabantlı bir seyyah olan Jacobus Cnoyen’in Itinerarium’u yani seyir defterinden öğrendi. Ancak 1500’lü yılların sonlarına doğru Jacobus Cnoyen’in kitabı da kayboldu.

            Kuzey kutbunda bir girdap olduğu fikrinin nereden geldiği ise yine Jacobus Cnoyen’in bahsettiği bir olaydan anlaşılabilir. Denilene göre Kuzey’e yelken açan 4000 kadar kişi içe çekilen denizlere kapılmış ve bir daha geri dönememiştir. Burada kastedilen büyük ihtimalle kuzeye çeken akıntılardan biriydi. Bu kuvvetli akıntıyı açıklayabilmek için de çok yüksek ihtimalle girdap teorisi oluşturulmuştu. Ancak yine kitabın aynı kısmında geçen şu olay oldukça heyecan vericidir:

            Kuzeye açılanlardan sekizi 1364’te Norveç’teki kral sarayına geri döndü. Ancak bunlar oraya yakın zamanda gidip sağ kurtulan kaşifler değil birkaç nesil önce uzak diyarlara yerleşen ve Kral Arthur’un seferiyle giden kolonicilerin torunlarıydı. Belki de Vinland’a yerleşmiş Vikinglerin torunları da olabilirlerdi. Vikinglerin Kuzey Atlantik seferlerini “Grönland’ın Adı Neden Grönland (Yeşil Ada)” başlıklı videomuzda anlatmıştık. O videoyu da izleyerek daha ayrıntılı bilgi sahibi olabilirsiniz. Artık bu kolonicilerin torunları ne anlattı nasıl anlattı bilinmez ama tüm bu rivayet aktarımları sonucunda gerçekle alakası olmayan bir anlatı oluşmuş olur. Nasıl gerçekten bu kadar farklılaşabilir ki diye dehşete düşmüş olabilirsiniz. Hayatlarında hiç Afrika’ya gitmemiş Orta Çağ ressamlarının seyyahların tarifi sayesinde çizdiği aslanlara ve fillere bakarsanız aslında bu sapmanın çok da anormal olmadığını fark edebilirsiniz.

            Ne yazık ki bu rupes nigra ve girdap efsanesi 16. ve 17. yüzyıl boyunca da devam etti. Haritalardaki kuzey kutbu tasvirleri ancak kutup gerçek manada tekrar keşfedildiğinde düzeltilebildi. Günümüzde geçerli olan dünyanın kendisinin dev bir mıknatıs gibi davrandığı fikri ise ilk olarak 1600 yılında İngiliz doktor ve doğa filozofu William Gilbert tarafından ortaya atıldı. Bu manyetik etkinin nasıl gerçekleştiğini de “Bazı Hayvanlar Manyetik Alanı Nasıl Algılar” başlıklı videomuzda anlatmıştık. Dilerseniz o videoyu da izleyebilirsiniz.

            Böylece bir videonun daha sonuna gelmiş olduk. Videolarımızdan haberdar olmak için abone olmayı ve bizlere destek olmak için videoyu beğenmeyi unutmayın.


Sizin Tepkiniz Nedir?

Üzgün Üzgün
4
Üzgün
Kızgın Kızgın
2
Kızgın
Hahaha Hahaha
1
Hahaha
Beğendim Beğendim
13
Beğendim
İnanılmaz İnanılmaz
12
İnanılmaz
Sevdim Sevdim
10
Sevdim
Beğenmedim Beğenmedim
9
Beğenmedim
AHALİ

0 Yorum

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Yazı Formatı Seçiniz
Serbest Yazı
Yazılarınıza Görseller Bağlantılar Ekleyebilirsiniz
Video
Youtube and Vimeo Embeds