Kapitalizm Nedir?

2 dk


Sermayecilik ve anamalcılık gibi anlamlara gelen kapitalizmin kökleri 16.yy’a kadar uzansa da esas anlamda 19.yy’ın ikinci yarısından itibaren sistemleştiği söylenebilir.

     Bu sistem sermaye sahiplerinin kişisel çıkarları doğrultusunda sadece kâr amacıyla iktisadi faaliyetlerde bulunduğu, özel mülkiyet ve hür teşebbüsün esas kabul edildiği, üretimin pazara ve kâra yönelik olduğu sosyo-ekonomik ve ideolojik bir anlayıştır. Sermayenin egemenliğini öngören kapitalizmin başlıca özelliği, kayıtsız, şartsız mutlak kazanç fikridir. Kapitalizmde sermayenin özel mülkiyeti, azınlığı oluşturan seçkin bir zenginler sınıfının elinde bulunur. Sürekli kazanç, rekabet ve rasyonellik fikriyle yaşayan, kâr için daha çok kârı öngören kapitalizmin olmazsa olmazı sermaye, sermaye birikiminin şartı ise faizdir.

Kapitalizmi anlayabilmek için bilmemiz gereken kavramların başında “piyasa” gelir. Bu sistemde malın değerini belirleyen üretim maliyeti gibi reel unsurlar değil, serbest olduğu varsayılan piyasadır. Harvard Üniversitesi’nde profesör olan Harvey Cox, “Piyasa Tanrısı” isimli makalesinde piyasanın kutsallaştırılmasını tasvir eder. Hristiyanlık teolojisi ile tanrısı piyasa olan, adeta bir din haline gelen ekonomiyi karşılaştırarak; çağımızda insanların zihniyeti ve hayatı üzerinde asıl belirleyici olanın piyasa tanrısı olduğu sonucuna ulaşır.

Harvey bu tezini şöyle temellendirir:

“Piyasa pazardan farklıdır. Pazar, anlam ve değer merkezlerinin etkisinde, başka kurumlar arasında bir kurumdu. Ancak çağımızda piyasa diğer tanrılar arsından sıyrılarak baş tanrı haline yükseldi. Piyasadan daha kutsal bir şey kalmadı. Artık her şey satılık bir meta ve her şeyin bir etiketi ve fiyatı var. İnsan bedeni bile kutsallığını yitirdi, kan, organlar, derken bedenimiz de bir meta haline geldi. Piyasanın sorgulanamaz gerçekleri vardır. Hatta bunların mantıklı olması bile gerekmez. Ülkeler, halkın seçimiyle iş başına gelmiş hükümetler, şirketler dâhil herkes sorgulamadan piyasanın realitelerine uymak zorundadır. Savaşlar bile piyasa gerçekleri ile iç içedir. İster inançlı ister inançsız hatta kendilerini özgür düşünceli aydın olarak niteleyen insanların, piyasanın kutsallarına karşı büyük bir teslimiyet içinde olmaları dikkate değerdir. Hele ekonomistler piyasanın adeta rahipleri gibidir.”

    Kapitalizmi savunanlar, bu sistemin her kesim için en ideal sistem olduğunu belirterek tüketici için de bunun eşsiz bir fırsat olduğunu söylerler. Bu sistemde tüketici en düşük harcamayla en yüksek kârı elde etmek ister. En sonda ise üretici, tüketici, tasarruf sahibi ve devletin çıkarları birbirini dengeler ve ideal seviyeye kavuşulur. Yani herkes kendi çıkarını düşünür ve ona göre davranırsa ekonomik refah da en üst noktaya yükselir. Fakat pratikte durum hiç de bu şekilde gerçekleşmemektedir. Dünyadaki 2.153 milyarder, nüfusun %60’ını oluşturan 4.6 milyar insandan daha fazla servete sahiptir. Bu çarpık sistem sermaye sahiplerini her gün biraz daha zengin yaparken toplumsal eşitsizlik artmakta ve zengin ile fakir arasındaki uçurum derinleşmektedir.

 Bu sistemin mantığını George Orwell Hayvan Çiftliği adlı eserinde şu şekilde özetlemektedir: “Bütün hayvanlar eşittir ama bazıları daha eşittir.”


Sizin Tepkiniz Nedir?

Üzgün Üzgün
5
Üzgün
Kızgın Kızgın
4
Kızgın
Hahaha Hahaha
2
Hahaha
Beğendim Beğendim
1
Beğendim
İnanılmaz İnanılmaz
13
İnanılmaz
Sevdim Sevdim
12
Sevdim
Beğenmedim Beğenmedim
10
Beğenmedim
AHALİ

0 Yorum

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Yazı Formatı Seçiniz
Serbest Yazı
Yazılarınıza Görseller Bağlantılar Ekleyebilirsiniz
Video
Youtube and Vimeo Embeds