YAVUZ SULTAN SELİM HAN 2. BÖLÜM

5 dk


Sultan Selim Han, tahta geçtikten sonra, önce devletin iç işlerini yoluna koymaya çalıştı. İsyan çıkarmak için harekete geçen, Anadolu’da kendilerine pek çok tarafdar toplayan kardeşlerine birer mektup yazdı. Mektubunda; “Yaptığınız bu hareketler ve devletin paylaşılması gibi istekleriniz, hiç bir suretle kabul edilemez. Bir kaç günlük ömür için fitne ve fesat çıkararak, memleketi harab etmektense, Allahü tealanın takdirine boyun eğmek en iyi hareket olur. Böyle yapılıp, husumetten el çekildiği ve bir müslüman ülkesinde oturmayı kabul ettiğiniz takdirde, aramıza düşmanlık girmeyecektir. Ayrıca ihtiyaçlarınız tamamen karşılandığı gibi bu tarafta kalan mal-mülk ve çoluk-çocuğunuz için de, arzunuz yerine getirilecektir. Aksi takdirde, Allahü tealanın iradesi ne ise o olacaktır” yazıyordu. Buna rağmen kardeşleri şehzade Ahmed ve şehzade Korkud, etraflarına asker toplamaya devam ettiler. Yavuz Sultan Selim Han, memleketin birlik ve beraberliğini sağlamak, isyanı bastırmak için, kardeşleri ile mücadele etmeye mecbur kaldı. İstemeyerek, üzülerek, yaptığı bu mücadelelerde galip gelerek isyanları bastırdı. Elebaşlarını öldürttü. İsyanı kışkırtan, kendisini istemeyen sadrazam Mustafa Paşa’yı da idam ettirdi.

Yavuz Sultan Selim Han, ülke içinde hadise çıkartan ve ilerisi için büyük tehlike olabilecek rafizi faaliyetlerin teşvikçisi, doğudaki Safevi Devleti’ne karşı sefere çıkmadan, batı, kuzeybatı ve güney hududlarını emniyete aldı. Eflak, Boğdan, Macar, Venedik ve Mısır elçileriyle sulhun devamını te’yid eden anlaşmalar imzaladı. Bu sırada, Akkoyunlu Devleti’ni ortadan kaldıran, Azerbaycan, Irak-ı Acem, Irak-ı Arab ve İran’ı ele geçirerek Ceyhun nehrine kadar hududunu genişleten Şah İsmail, sünni özbekleri de yendikten sonra, Anadolu’ya yönelmişti. Gönderdiği dai ve halifeleri vasıtasıyla Osmanlı hududları içinde yaşayan şiileri kendisine bağlıyor ve fırsat buldukça da isyanlar çıkarıyordu. Yavuz Sultan Selim Han ise, Şah İsmail’in bu tehlikeli teşebbüslerini önlemenin tek çıkar yolunun, Anadolu’da Şiiliğin gelişmesini önlemek, hatta kökünü kazımak olduğunu biliyor, İslam’ı bütün dünyaya hakim kılabilmek için Osmanlı Devleti’nin dünyanın en büyük ve kudretli devleti haline gelmesi zaruretine inanıyordu. Bunun için İran’da kurulan şii devletlerin ikide bir Osmanlı Devleti’ni tehdid etmesine ve batıya karşı açılan her seferde Osmanlıyı arkadan vurmasına son vermek emelinde idi. Zira Osmanlı Devleti’nin en büyük asker kaynağı Türk ve müslüman nüfusun yaşadığı Anadoluydu. Buranın emniyette olmaması, devletin başına her an büyük gaileler açabilirdi.

Sultan Selim, bütün bunları düşünerek Trabzon valiliğinden beri Şah İsmail’in Osmanlı ülkesindeki faaliyetlerini yakından takip etmiş, İran içlerine seferler düzenleyerek şiilerin Anadolu’daki faaliyetlerine mani olmaya çalışmıştır. Padişah olduktan sonra, bu faaliyetlerin önüne bütünüyle geçmek için köklü tedbirler almaya başladı. Topladığı olağanüstü divanda, Şah İsmail’in İslam’a verdiği zarar ve Ehl-i sünnete yaptığı saldırıları inceden inceye bir bir anlattı. Divanda yapılan uzun müzakerelerden sonra, İran’a sefere karar verildi. Divanın bu kararı üzerine görüşleri alınan o devrin alimlerinden Molla Arab lakabıyla meşhur, Muhammed bin Ömer, Sarı Gürz lakabıyla meşhur Nureddin Hamza, Zenbilli Ali Cemali Efendi, Ahmed ibni Kemal Paşa ve daha pek çok alim böyle bir cihadın farz olduğuna, Şah İsmail’e haddinin bildirilmesi lazım geldiğine dair fetva verdiler.

Bu sırada Şah İsmail Anadolu’ya sapık inanışlarını yaymak için şeyh kılığında gönderdiği dailer vasıtasıyla geniş bir propagandaya girişmiş, aslından uzaklaşıp sapıtan bektaşi tekkelerini ele geçirerek, bazı saf kimseleri kendi tarafına çekmişti. Şehzadeliğinden beri bu şii dailerini takip ve bir kısmını tespit eden Yavuz Sultan Selim Han, İran’la yapılacak harpte, memleket içinde bulunan şiiliği benimsemiş kişilerin isyanlar çıkararak devletin başına büyük gaileler açabileceğini düşünmüştü. Bu sebeple Anadolu’daki beylerbeyi ve sancakbeylerine nameler göndererek, bölgelerindeki Şah İsmail tarafdarlarının listesini istedi. Tesbit edilenleri şiddetle cezalandırıp faaliyetlerine son verdi.

Yavuz Sultan Selim hazırlıklarını tamamladıktan sonra. 20 Nisan 1514’de Üsküdar’a geçerek, ordu-yı hümayun ile İran seferine çıktı. İzmit’e vardığında, Şah İsmail’e bir mektup göndererek, üzerine yürüdüğünü resmen bildirdi. Ordu-yı hümayun Yenişehir’e geldiğinde Anadolu ve Rumeli beylerbeyleri kuvvetleri ile orduya katıldı. 20.000 tımarlı sipahiden meydana gelen öncü ordusuna vezir Dukakinzade Ahmed Paşa tayin edildi. 2 Haziran’da Sivas’a varan Sultan, 140.000 asker 5.000 zahireci ve 60.000 deveye yüklenen orduyu yoklamaya tabi tutup, muhtemel bir şii ayaklanmasını önlemek ve yiyecek tedariki yapmak üzere İskender Paşa kumandasındaki 40.000 askeri burada bıraktı.

Koçhisar (Hafik) kazasına gelinince harp tertibatı alındı ve bundan sonra bu tertip üzere gidildi. Akşehir ve İran’la hudut olan Su şehrinden itibaren Safevi Devleti’nin topraklarına girildi. Bundan sonra Safevilerin, geçiş yollarını tahrip etmelerinden dolayı ordunun durumu müşkülleşmeye başladı. Osmanlı hükümdarı, bu sefere giderken Dulkadir beyi Alaüddevle’ye name yollayarak kendisini harbe iştirake davet ettiyse de, Alaüddevle bu teklife yanaşmadığı gibi, zahire kollarını da vurmak suretiyle orduyu sıkıntıya soktu. Osmanlı ordusu mütemadiyen ilerliyor ve bu harabelerde yiyecekten sıkıntı çekiliyordu. Fakat bu sıkıntı darlık olup kıtlık değildi. Çünkü ihtiyat olarak gemilerle Trabzon’a naklolunan erzak ve mühimmatdan bir çoğu deve ve katırlarla orduya sevk olunmaktaydı. Bundan başka Gürcü hükümdarına da orduya yiyecek yollaması için name gönderilmişti.

Asıl sıkıntı, Osmanlı Ordusu’nun harap yerlerde müşkilata düşmesi Şah İsmail ile muharebe aleyhdarlarına fırsat verdi ve yavaş yavaş askeri tahrik ettiler. Fırat kenarına ve Erzincan’a gelindiği zaman asker, kumandanlar ve vezirler düşmanın meydanda olmamasından dolayı daha ileri gidilmeyerek geri dönmek hususundaki arzularını Padişah’a söylemek istediler. Padişah bir münasebetle Erzincan’dan Azerbaycan’ın merkezi plan Tebriz’in kırk merhale olduğunu beyan edip o tarafa gidileceğini söylediği zaman devlet erkanı muzdarip oldu ise de korkularından bir şey söyleyemediler. Ancak daha ileri gidilmemesi için, Karaman valisi olup Padişah’ın pek sevip itimat ettiği Hemdem Paşa’yı ileri sürdüler. Hemdem Paşa, durumu Padişah’a izah ederek geri dönmenin daha uygun olacağını söyleyince, Sultan Selim onu derhal öldürttü. Şeyhülislam; “Hemdem Paşa’yı hangi hükme dayanarak katlettirdiniz?” diye sorunca; “Allahü teala mealen buyuruyor ki: “(Ey Peygamberim! Eshabının) iş hususunda fikirlerini al (müşavere et)! Müşavereden sonra da bir şeyi yapmaya karar verdin mi, artık Allahü tealaya güven ve dayan! Gerçekten, Allahü teala tevekkül edenleri sever”(Al-i İmran suresi 159) ayet-i kerimesine muhalefet ettiği için öldürttüm. Biz bu cihada çıkarken vezirler, alimler ve komutanlarımızla müşavere ettik. Karar verdik. Allahü tealaya tevekkül ederek yürüdük. Hemdem’in yerine oğlum Süleyman bile olsa, aynı şekilde boynunu vurmaktan asla çekinmezdim” dedi. Bunun üzerine yeniçeri bir müddet şikayetlerini bıraktı. Bir an olsun Allah’ın emrinden ayrılmayan bir Sultan’a karşı çıkan Şah İsmail ve yandaşlarının bu sefer işi çok zordu!

Kaynaklar

1) Tac-üt-Tevarih, cild-2 sh. 397
2) Şakayık-ı Nu’maniyye zeyli (Atai); sh. 217
3) Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi; cild-II, sh. 390 v.d.
4) Müneccimbaşı Tarihi; vr. 93 a
5) Tevarih-i Al-i Osman (Millet Kütüphanesi No. 29) Defter, 9. vr. 25
6) Devlet-i Osmaniyye Tarihi Tercümesi (Hammer); cild-4, sh. 101
7) Selimname (İshak bin İbrahim) Süleymaniye Kütüphanesi, Aşir Efendi Kısmı, No. 655
8) Tabakat-ül-Memalik, Süleymaniye Kütüphanesi, Ayasofya kısmı. No. 3396
9) Tarih-i Sultan Selim Han (Celal-zade Salih Çelebi), Süleymaniye Kütüphanesi, Hüsrev Paşa Kısmı. No. 354
10) Osmanlı Tarihi (İ. H. Uzunçarşılı) cild-2, sh. 233
11) Rehber Ansiklopedisi; cild-15, sh. 141
12) Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye
13) Osmanlı-İran Siyasi Münasebetleri (B. Kütükoğlu).
14) Yeni Kaynak ve Vesikaların Işığı Altında Yavuz Sultan Selim’in İran Seferi (Ş. Tekindağ, Tarih Dergisi cild-XVII, sayı 22); sh. 49, 76

Sizin Tepkiniz Nedir?

Üzgün Üzgün
4
Üzgün
Kızgın Kızgın
2
Kızgın
Hahaha Hahaha
1
Hahaha
Beğendim Beğendim
13
Beğendim
İnanılmaz İnanılmaz
12
İnanılmaz
Sevdim Sevdim
10
Sevdim
Beğenmedim Beğenmedim
9
Beğenmedim
Entel Bilgiç
Ağırlıklı olarak Osmanlı tarihi ile ilgilenen ve edindiği çeşitli bilgiler ışında sizleri bilgilendiren bir youtube kanalıdır.

0 Yorum

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Yazı Formatı Seçiniz
Serbest Yazı
Yazılarınıza Görseller Bağlantılar Ekleyebilirsiniz
Video
Youtube and Vimeo Embeds