VE KİMYA SAVAŞIN KADERİNİ DEĞİŞTİRİR: BITTERFELD | MESELE

4 dk


Soğuk Savaş tüm hızıyla devam ediyordur; bilimsel araştırmalar, istihbarat operasyonları, teknolojik gelişmeler havada uçuşuyordur. ABD 1945 yılında yaptığı denemede dünyanın ilk nükleer bombasını patlatır. Ruslar henüz nükleer silahlanma üzerine çalışmalarda çok acemidir, CIA istihbaratlarına göre SSCB’nin bir nükleer silah üretebilmesi için yıllar geçmesi gerekmektedir. Ancak 1949 yılında SSCB ilk nükleer bombayı patlatır. Bu ABD’yi şoke eder çünkü bu kadar erken olmasını beklemiyorlardır. Üstelik SSCB’nin nükleer gücünün ne raddeye ulaşacağı belirsizliğini korumaktadır. Ve kimya savaşın kaderini değiştirir, Bitterfeld’de… Peki, orada ne olmuştur? Gelin videonun devamında hep beraber öğrenelim.

(intro)

            2. Dünya Savaşı sırasında ABD gibi Hitler de bir nükleer silah projesi yürütüyordu. Ancak Almanya bu projede başarılı olamayıp Müttefiklere teslim oldu ve paylaşım planında Almanya’nın doğusu Rusya’ya verildi. Artık Doğu Almanya’daki kaynakları Rusya kullanabilecekti. Böylece Almanların önceki nükleer çalışmalarının ürünleri Rusya’nın eline geçmiş oldu. Tabii tüm bu kaynaklar Rusya’yı bir nükleer güç haline getirmek için pek yeterli sayılmazdı. Ancak Amerikan ve İngiliz istihbarat servisleri olan CIA ve MI6 bir şeyi hesaba katmamışlardı: Ural Dağlarının eteklerinde düşük kalitede de olsa uranyum cevheri yatakları vardı. Geç de olsa bunu öğrenmişlerdi ancak rezervlerinin ne kadar olduğunu bilmiyorlardı. İşte burası kimyanın savaşın kaderini değiştirdiği andı.

            Uranyum saf halde değil oksitli haliyle doğada bulunur. Ural Dağlarının eteklerinden çıkarılan uranyum cevherleri de UO2 yahut U3O8 içeriyordu. İstihbaratçıların getirdiği verilere göre Doğu Almanya’da bulunan Bitterfeld kasabasındaki fabrikada üretilen damıtılmış kalsiyumun bu cevherlerin saflaştırılmasıyla bir bağı olabilirdi. İstihbaratçılar bu fabrikada üretilen kalsiyumdan bir numune elde ederek CIA laboratuvarına gönderdi. Gelen analiz sonuçlarına göre bu kalsiyum gerçekten de cevher saflaştırmaya yetecek verimlilikteydi. Anlaşılan Sovyetler oksitli uranyum cevherlerini UF4 haline getiriyor, sonra da uranyumu kalsiyumla indirgeyerek CaF2 ve saf uranyum elde ediyorlardı. Bitterfeld kasabasındaki üretim tesisi Sovyet topraklarında değil paylaşılan Alman topraklarında olduğu için ABD’nin ticari faaliyetlerin raporlarına ulaşma hakkı vardı. Yapılan tespitlere göre Bitterfeld’de her ay 30 ton kalsiyum üretiliyordu. Ancak bu tesiste üretilen kalsiyumun tamamının Sovyetlere ihraç edilmiş olduğu kesin değildi, Alman endüstrisinde de kullanılıyor olabilirdi. Biraz araştırmadan sonra, savaş sırasında radyo vakum tüpleri yapmak için ayda yaklaşık 5 ton saf olmayan metalin Osram ve Philips şirketleri için üretildiğini, ayda 20 ton alüminyum ve çinko içeren farklı kalsiyum alaşımlarının Alman demiryollarına satıldığını tespit ettiler. Nitekim 30 ton damıtılmış kalsiyumun Alman endüstrisinde alıcı bulması mümkün değildi. Bitterfeld fabrikasındaki bir ajan, damıtılmış kalsiyum taşıyan ve varış yeri “Elektrostahl Moskau, 3 No’lu Posta Kutusu, Kursk” olan üç vagonun 26 Temmuz 1947’de ayrıldığını bildirdiğinde, artık 30 ton damıtılmış kalsiyumun uranyum saflaştırmada kullanıldığı anlaşılmış oldu.

            Kalsiyumun miktarı ve tamamının uranyum saflaştırmada kullanıldığı bilgisi aslında tam olarak istihbaratın kalbiydi. İşte şimdi devreye kimya giriyordu. Şöyle ki 2 Ca atomu bir UF4 atomuyla tepkimeye girer ve 2 CaF2 atomuyla bir U atomu oluşur. Kalsiyumun atom kütlesi 40 birim iken uranyumun atom kütlesi 238’dir. Bu da 80 gram kalsiyum kullanılan tam verimli bir tepkimede 238 gram uranyum üretileceği anlamına gelir. Bunu 30 ton kalsiyum üzerinden düşünen istihbarat servisi Rusya’nın üretim potansiyelinin yaklaşık 100 ton uranyum olabileceğini hesapladı. Tabii tepkimeler hiçbir zaman tam verimle gerçekleşmez, teknik analizler bu tepkimenin 1:2,2 verimliliğinde gerçekleştiği sonucunu ortaya çıkarmıştır. Yani Rusya’nın gerçek uranyum üretim potansiyeli ayda 66 ton olmalıydı. Tabii bu miktar Sovyetlerin ilk nükleer bombayı 1949’da patlatmasını hâlâ açıklamıyordu, ellerinde bunun çok daha fazlası vardı belli ki. Ancak istihbarat yine de Bitterfeld’e dayalı üretimi yavaşlatmak istiyordu. İşte burada efsanevi MI6 subayı ve kimyager Eric Welsh tarafından planlanan Spanner Operasyonu devreye giriyordu.

            Kalsiyum metalinin en önemli özelliklerinden birisi de içeriğindeki bor safsızlığının düzeyidir. Doğada bor iki ayrı izotop halinde bulunur, bor-10 ve bor-11. Bor-11 izotopunda bor-10 izotopuna göre çekirdeğinde fazladan bir nötron bulunur. Nükleer çalışmalarda bor-10 büyük bir sorundur çünkü bu izotop uranyum atomlarını parçalamak için numunenin üzerine püskürtülen nötronları yakalayarak bor-11 izotopuna dönüşür. Eğer uranyum numunesinin içeriğinde çok fazla bor-10 varsa nükleer tepkime kendiliğinden durur. Subay Welsh de Spanner Operasyonu’nda gizlice Bitterfeld’de üretilen kalsiyumların içine doğal olan ve %20 oranında bor-10 içeren bor minerali yerine suni olarak zenginleştirilen %90 bor-10 içerikli mineralden karıştırmayı amaçlamaktaydı. Eğer Sovyetler bu katışık kalsiyumu kullansaydı bütün nükleer çalışması boşa çıkacaktı. Welsh’in planlarına göre Manhattan Projesi’nin yan ürünü olarak suni bor elde eden ABD Atom Enerjisi Komisyonu’ndan yeterli malzeme temin edilebilirdi. Plan uygulandı ve deneme için gereken bor Bitterfeld’deki ajana teslim edildi. Ancak operasyon hiçbir zaman uygulanamadı.

            Bitterfeld’deki kalsiyum üretimi bir süreliğine durdu. Ajan, operasyonun başkasına verilmesinden korktu. Ardından Ruslar 1949’da nükleer bombalarını patlattı ve kendilerine ait kalsiyum üretim tesislerini kurarak tüm operasyonu etkisiz hale getirdi. Katışık bor malzemesi sevkiyatı Doğu Almanya’dan ABD Atom Enerjisi Komisyonu’na sessizce geri döndürüldü ve depodaki raf ömrünü tamamladığına dair geride hiçbir somut iz bırakılmadı. Dünya savaş tarihinin belki de en dahiyane kimyevi operasyonlarından birisi olan Spanner Operasyonu Bitterfeld’de gerçekleşemeden son buldu. Kim bilir belki de gerçekleşseydi, kimya savaşın kaderini değiştirecekti.

            Böylece bir videomuzun daha sonuna geldik. Videolarımızdan haberdar olmak için abone olmayı ve bizlere destek olmak için videoyu beğenmeyi unutmayın.


Sizin Tepkiniz Nedir?

Üzgün Üzgün
8
Üzgün
Kızgın Kızgın
6
Kızgın
Hahaha Hahaha
5
Hahaha
Beğendim Beğendim
4
Beğendim
İnanılmaz İnanılmaz
2
İnanılmaz
Sevdim Sevdim
1
Sevdim
Beğenmedim Beğenmedim
13
Beğenmedim
AHALİ

0 Yorum

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Yazı Formatı Seçiniz
Serbest Yazı
Yazılarınıza Görseller Bağlantılar Ekleyebilirsiniz
Video
Youtube and Vimeo Embeds