Bugün yepyeni bir yılın ilk günü, 365 gün sürecek 2022 yılının ilk günündeyiz yani. Madem bugün bu kadar yıl ve gün muhabbeti yapacağız, ilginç bir hikâyeyle karşınıza gelelim dedik. Tarihte öyle 10 gün var ki aslında hiç var olmadı. Ve aslında bu var olmayan 10 gün yüzünden bazı önemli tarihler karıştı ama farkında bile değiliz. Peki, nasıl oldu bu? Gelin videonun devamında hep beraber öğrenelim.
(intro)
Şimdi böyle biraz entrikalı söyleyince sanki zaman durdu da 10 günü biz hiç yaşamadık gibi anlaşılmış olabilir. Ama aslında bu durum kullandığımız takvimle alakalı. Eskiden Avrupa’da Jülyen takvimi kullanılırdı. Bu takvim bir günü 365,25 gün yani 365 gün 6 saat olarak kabul ederdi. O 6 saat tek bir güne yerleştirilemeyeceği için her 4 yılda bir gün fazladan takvime eklenmesine karar verildi. Ama şöyle bir sorun var. Gerçekte Dünya Güneş’in etrafında 365,25 günde dönmüyor, aslında 365,24219 günde dönüyor. Aradaki bu fark görmezden gelinebilir mi? Aslında tek bir yıl için bakarsanız evet, bu fark yaklaşık 12 dakikaya tekabül ediyor çok da umursanacak bir zaman dilimi değil. Ama 100 yıl sonra gerçekte olan zamanın bir gün ötesine geçmiş olacaksınız. Jülyen takviminde işte bu 100 yılda bir oluşacak fazla gün hesaba katılmamıştı. Durum böyle olunca bazı papazlar fark etti ki normalde Noel’in kutlanma tarihi eski yıllara göre 1 gün kaymıştı. Daha sonra anladılar ki aslında o zamana kadar 10 gün ileriden gidiyorlardı. Bu durumun düzeltilmesi lazımdı. Papa XIII. Gregorius da bunun üzerine Clavius’la beraber yeniden takvimi düzenleme kararı aldı. Gregoryen takvim hazırlanırken bu 10 günlük sapma da ele alındı. O gün tarih 4 Ekim 1582’ydi. Clavius’un da önerisiyle Papa takvimden 10 günü yırttı attı. Yani bir sonraki gün 5 Ekim değil 15 Ekim olacaktı. Aradaki 10 gün hiç yaşanmadı. Mesela 7 Ekim 1582 diye bir tarih hiç var olmadı.
Aynı zamanda takvim hazırlanırken bundan sonra böyle bir olay yaşanmaması için yeni bir karar alındı. Bu 100 yıllık kaymanın önlenmesi için her 100 yılda bir artık yıl eklenmeyecekti. Yani 1700, 1800, 1900 gibi sonu çift sıfırla biten yıllarda normalde şubat ayı 29 çekecekken bu kural sayesinde o gün eklenmeyecek ve 100 yılda bir gerçekleşen kayma yaşanmayacaktı. Ama durun bir saniye. Aranızda orta yaştan olanlar veya yaşlılar varsa hatırlar, 2000 yılında şubat ayı 29 çekmişti. Bu nasıl oldu peki? Aslında bu da bir başka kuralın gereği. Yine her 400 yılda bir o küsurat yüzünden bir günlük kayma oluyor. Bu yüzden her 400 yılda bir şubat ayına bir gün eklenmeye devam ediyor. Mesela 1600 yılında 29 Şubat vardı, aynı şekilde 2000’de de vardı. 2400 yılında 29 Şubat olacak ama 2100, 2200 ve 2300 tarihlerinde şubat ayı 28 çekecek. Bu şekilde artık sapma olmuyor tarihlerde. Peki, ya şimdiye kadarki tarihlerdeki sapmalar? Yoksa tarihini yanlış bildiğimiz günler mi var?
Bilirsiniz, Osmanlı zamanında Tanzimat Dönemi’yle beraber Rumi takvim kullanılmaya başlanmıştı. Ama Rumi takvim Gregoryen takvimi değil Jülyen takvimini esas alıyordu. Hani meşhur 31 Mart Vakası aslında 13 Nisan 1909’da yaşandı diyoruz ya, sebebi bu. 1917 yılında bu hata giderilmişti. Nasıl ki Papa 10 günü takvimden yırtıp attıysa Osmanlıda da aynısı yapılmıştı. Tabii o zamana kadar bu fark 13 güne çıkmıştı. Yani 15 Şubat 1332 tarihinin ardından 1 Mart 1333 tarihi geldi ve aradaki fark böylece kapanmış oldu. Bu denkleştirmenin ardından mesela Rumi 13 Mart 1334 tarihi Miladi takvimde de 13 Mart 1918 tarihine denk gelmiş oldu. 31 Mart Vakası’nda bu durumun farkındayız, yani 31 Mart Vakası’nın 100. yıldönümü olarak 13 Nisan 2009 dedik. Ama işte Rumi takvim kullanıldığı zamanlar şöyle bir hata yapılmıştı. 2. Abdülhamid zamanında İstanbul’un fethinin kutlanması yasaktı. Çünkü İstanbul’da o sıralar çok fazla Rum vardı. Kutlama anında Rumlar arbede çıkarabilirdi. Ve böyle bir arbede zaten darda olan Osmanlıyı Yunanistan’la yeni bir savaşın eşiğine getirebilirdi. Ancak 2. Abdülhamid’in devrilip İttihad ve Terakki’nin yönetimi ele almasıyla bu yasak kaldırıldı ve 1910 yılında ilk defa İstanbul’un fethi kutlandı ama yanlış bir zamanda. Kutlamalar Rumi takvimdeki 29 Mayıs 1326 tarihinde yapıldı. Ama bu tarih Miladi takvimde 11 Haziran 1910 tarihine denk geliyor. Yani onlar İstanbul’un fethini yanlış bir zamanda kutladı.
Şimdi gelelim bizim hatamıza, biz de yanlış kutluyoruz. Evet, İstanbul fethedildiğinde takvim yaprakları 29 Mayıs 1453 tarihini gösteriyordu. Burada bir hata yok çünkü fetih gerçekleştiğinde hâlâ Jülyen takvimini kullanıyordu Avrupa. Yani henüz 10 gün takvimden atılmamıştı. Tabii fetih, takvimin güncellenmesinden 100 yıl önce gerçekleştiği için o zamanlar bu fark 9 gündü. Yani arada 9 günlük bir kayma var, sonra takvim ileri alındı ve ne olmuş oldu? Bu 9 günlük fark yıl dönümünü hesaplarken önümüze çıktı. 29 Mayıs 1953 tarihinde fethin 500. Yılı kutlandı. Ne deniyordu orada? “Fatih Sultan Mehmet bundan tam 500 yıl önce İstanbul’u fethetti.” Aslında hayır tam olarak 500 yıl değildi. Eğer kutlamalar 7 Haziran 1953’te yapılsaydı o zaman tam olarak 500 yıl olurdu. Bu yıldönümü karışıklığı MS 100 yılından başlayarak Gregoryen takvimin oluşturulmasına kadarki tüm yıllarda var olan bir şey.
İşte tarihte hiç yaşanmamış 10 günün hikâyesi buydu. Böylece bir videomuzun daha sonuna geldik. Videolarımızdan haberdar olmak için abone olmayı ve bizlere destek olmak için videoyu beğenmeyi unutmayın.
0 Yorum