Uzun bir süre koşarsak bir yerden sonra artık yoruluruz değil mi? Ne kadar koşmaya devam etmek istesek bile ayağımız götürmez bizi. Peki, neden yoruluruz? Yani yorgunluk hissi neden ve nasıl oluşuyor? Neden istesek de kaslarımızı çalıştırmaya devam edemiyoruz? Gelin videonun devamında hep beraber öğrenelim.
(intro)
Yorgunluk hissi… Kaslarımızı kullanmaya devam etmemizi engelleyen o his. Peki, neden yoruluyoruz? Daha doğrusu bir başka soru daha soralım. Atlar da kilometrelerce koşuyor ama onlar neden yorulmuyor? Yani neden yorulduklarını hissetmiyorlar? Mesela atın dizginine bir kere vurdunuz mu siz durdurana kadar o koşmaya devam eder. Yorulduğunu da hissetmez. Hatta yorulduğunu hissetmediği için siz onu belli bir süreden sonra durdurmazsanız at kalp krizi geçirip ölür. Peki, atlarda yorgunluk hissi oluşmazken bizde niye oluşuyor? Bunun sebebi kasların gereken enerjiyi sağlamak için kullandığı şeylerin farklı olması. Laktik asit fermantasyonu denen bir olay bizim kaslarımızda gerçekleşirken atların vücudunda gerçekleşmiyor. Bu yüzden biz yorulurken onlar yorulmuyor.
Peki, neyin nesi bu laktik asit fermantasyonu? Hemen şu şekilde açıklayalım. Normal bir zamanda besinlerden elde ettiğimiz glikozu parçalayarak NAD ve ADP molekülleri sayesinde enerji kaynağımız olan ATP’yi elde ederiz. ATP molekülü nasıl enerji sağlıyor peki? O da şu şekilde, ATP’den bir fosfat kopardığınızda aradaki bağlar yıkıldığı için bir enerji açığa çıkar. Biz işte vücudumuzda o enerjiyi kullanıyoruz. Buraya kadar bir anormallik yok, o yüzden yorulma gibi bir durum söz konusu değil. Ancak şöyle bir olay oluyor vücudumuzda, normalde glikozu parçalayıp ATP oluştururken bir de yanında pirüvik asit oluşuyor ve NADH diye de bir molekül açığa çıkıyor. Oksijenli ortamda NADH’ın içindeki hidrojen molekülleri oksijene tutunarak su oluşturuyor ve NAD halini alan molekül glikoz yıkımına yeniden katılabiliyor. Ama ya ortamda yeteri kadar oksijen yoksa? Yani şöyle söyleyelim. Çok hızlı bir şekilde koşuyorsunuz, kaslarınızın gereken oksijene ulaşması için nefes alıp vermeniz lazım. Zaten bu yüzden çok koşarsanız nefes nefese kalıyorsunuz. Ama bir yerden sonra ne kadar hızlı nefes alırsanız alın gereken oksijeni sağlayamayacak kadar çok ihtiyaç ortaya çıkıyor kaslarınızda. Çünkü akciğerinizin kapasitesi belli, vücudun ihtiyaçlarına artık yetişemiyor akciğerleriniz. Ama sonuçta bir şekilde NADH’ın hidrojeni vererek glikoz yıkımına yeniden katılması lazım. Bu durumda NADH, hidrojenini yıkım sırasında oluşan pirüvik aside veriyor ve böylece glikoz yıkımına yeniden katılabiliyor. Peki, pirüvik asit hidrojenle bağ kurunca ne oluyor? Tabii laktik asit. Ancak laktik asit ortamın pH’ını düşürür. Glikoz yıkımında faaliyet gösteren fosfofruktokinaz enzimi düşük pH’ta çalışamaz. Bu yüzden bir süre sonra ATP üretimi gerçekleştiremezsiniz. Zaten bu yüzden bir yerden sonra artık kolunuzu kaldıramaz hale gelirsiniz.
Bazı hücreler, örneğin karaciğer ve kalp kas hücreleri, laktik asidi kolaylıkla içlerine alıp onu pirüvik aside çevirirler. Oksijen kıtlığı çeken kas hücrelerinin aksine bu hücrelerde bol oksijen olduğu için onlarda laktik asit birikmez. Bu sayede kas hücreleri de glikozu parçalamaya devam edebilir. Zaten bu yüzden kalp hiç yorulmaz.
Gelelim atlara, onlar neden yorulmuyor peki? Çünkü atların akciğerleri vücuduna oranla aşırı derecede büyük. Bu yüzden kaslarına giden oksijen, ihtiyaçlarını rahatlıkla karşılayabiliyor. Bu yüzden laktik asit fermantasyonu gibi bir olay at vücudunda söz konusu değil. Yorulduklarını da hissetmiyorlar bu yüzden. Ama bu oksijenin taşınması için kalbin sürekli kan pompalaması lazım. Bu yüzden siz bir yerden sonra atı durdurmazsanız atın kalbi kaldırabileceğinden çok daha hızlı çalışıyor ve bir süre sonra at çatlıyor yani kalp krizi geçiriyor. Bu da ölmesine sebep oluyor. Normalde doğada kendi halinde bulunan yılkı atlarında bu pek gözlemlenen bir durum değil, çünkü insan emrindeki bir at kadar koşma ihtiyacı hissetmiyorlar. Ancak bir şeylerden kaçmaları falan gerekirse, ki onu kovalayan şey de yorulacaktır o yüzden pek ihtimal dâhilinde değil ama biz yine de mümkünmüş gibi düşünelim, işte o zaman yine at çatlar.
İşte tam olarak bu yüzden biz yorulurken atlar yorulmaz. Böylece bir videomuzun daha sonuna geldik. Videolarımızdan haberdar olmak için abone olmayı ve bizlere destek olmak için videoyu beğenmeyi unutmayın.