Mappa mundi, Ortaçağ’da coğrafya ve kartografya bilimlerinde çığır açmış bir kavram. Evet, Ortaçağ Avrupa’nın karanlık çağı olabilirdi ancak dünyanın haritalanma süreci de yine bu zamanlara denk geliyordu. Ama bu haritalar bildiğimiz türden değildi. Yalnızca coğrafi unsurlar içermiyor, başka amaçlara da hizmet ediyordu. Haritacılık tarihinin en esrarengiz çizimleri mappa mundilerin üzerindeydi. Peki, bu mappa mundiler de ne oluyor? Gelin videonun devamında hep beraber öğrenelim.
(intro)
Kadim dünya; Asya, Avrupa ve Afrika… 15. yüzyılın sonlarına kadar sadece bu üç kıta biliniyordu. Kadim dünya insanları Amerika, Avustralya ve Antarktika kıtalarından henüz haberdar değildi. Dünyanın tamamı olarak bildikleri üç kadim kıtayı çeşitli şekillerde kâğıt üstüne aktarmak istediler. Antik zamanlardan beri vardı bu çaba. “Harita Nedir?” videomuzda da insanların neden haritalar çizmeye gereksinim duyduğundan bahsetmiştik. Dilerseniz kartlarda çıkan bağlantıya tıklayarak izleyebilirsiniz.
Ortaçağ’a gelindiğinde haritacılık çok daha farklı bir hal almıştı. Mappa mundiler işte bu dünya tasavvuru ve yeni haritacılık sistemlerinin eseriydi. Bu haritalar yalnızca bir ülkenin topraklarının farklı renklerle gösterildiği bildiğimiz haritalardan değildi. Mappa mundilerin içinde bir hazine saklıydı. Kenarlarında küçük notlar bulunan, üzerinde çizimlerin konumlandığı ve resimlerle farklı hikayelerin anlatıldığı kompleks haritalardı bunlar. Mappa Latincede bez, kumaş ve kâğıt gibi anlamlara gelirken aynı zamanda haritayı da karşılıyor, Mundi ise Dünya manasına geliyordu. Ortaçağ boyunca yaklaşık 1100 adet mappa mundi hazırlandı. Belki de daha fazladır, belki de bir kütüphanenin tozlu raflarının arasına sıkışmıştır orasını bilemeyiz. Bu mappa mundiler birbirinden farklı boylarda çizilmiş. Kimileri bir A4 kâğıdından bile daha küçükken kimilerinin boyu 3,5 metreyi bulabiliyor. Genelde ceylan derilerine çizilen bu haritalar bizlere birbirinden farklı birçok hikâye anlatıyor. Bazıları Hristiyanlıkta dini bir kıssayı konu alırken bazıları da eski mitolojik unsurlara yer veriyor.
Mappa mundilerin çoğu TO modeli denen bir modelle çiziliyor. Bu modelde dünya aslında iç içe geçmiş T ve O harflerine benziyor. Dünyanın yuvarlak bir tepsi gibi kabul edildiği bu haritalarda karaları çember şeklinde saran okyanuslar var. Yani O harfi okyanuslara karşılık geliyor. İçinde kalan alan kara, tabii T denizleri haricinde. Okyanuslardan karaya doğru T şeklinde denizler sokuluyor. T’nin dik olan doğrusu aslında Akdeniz’e karşılık geliyor. Bu yüzden bu dik doğrunun sağında Afrika, solundaysa Avrupa var. Daha sonra dik doğruyu, yani Akdeniz’i dik kesecek şekilde yatay bir doğru var. Bu doğrunun sağ uzantısı Kızıldeniz ve Nil Nehri’ne karşılık geliyor; sol uzantı ise Ege Denizi ve Karadeniz’i karşılıyor. Bu yatay doğrunun üst kısmı Asya kıtasını temsil ediyor. Hani şu yatay doğru ile dik doğrunun kesiştiği kısmın Asya tarafı var ya, işte orası Kudüs. Bu haritalarda dünyanın merkezi Kudüs olarak kabul ediliyor. Bu yüzden TO haritalarına aynı zamanda Kudüs merkezli harita da dendiği oluyor.
Mappa mundiler genellikle bulunduğu yere göre adlandırılıyor. Mesela en büyük mappa mundi, Ebstorf Mappa Mundisi olarak bilinen bu harita. Hatta gelin bu haritayı biraz detaylı inceleyelim. Söz konusu mappa mundi, 1843’te Kuzey Almanya’da Ebstorf’taki bir manastırda bulundu. Bu, birbirine dikilmiş 30 keçi derisi üzerine boyanmış ve yaklaşık 3,6 x 3,6 metre ölçülerinde çok büyük bir haritaydı. Kudüs’ü merkeze alan TO haritalarından biriydi. Neredeyse diğer tüm mappa mundilerde olduğu gibi bunda da birçok dini anlatı aktarılıyordu. Hz. İsa’nın başı, haritanın üstünde, elleri iki yanda ve ayakları altta olacak şekilde tasvir edilmişti. Haritanın etrafında, hayvanların tanımlarını, dünyanın yaratılışını, terimlerin tanımlarını ve dünyanın nasıl üç bölüme ayrıldığını açıklayan ve TO haritasının bir taslağını içeren bir metin vardı. Harita hem pagan hem de İncil tarihini içeriyordu.
Gelin başka bir mappa mundiye daha bakalım. Bu seferki de Hereford Mappa Mundisi olsun. Aynı şekilde bu harita da bir TO haritası. 1300’lü yıllara tarihlenen harita, İngiltere’deki Hereford Katedrali’nde bulundu. İsmini de buradan aldı. Tek bir parşömen yaprağına çizilmiş, 158 cm x 133 cm boyutlarında olan bu harita; siyah mürekkeple yazılmış ancak bazı yerlerde altın, kırmızı, yeşil ve mavi gibi renkler de kullanılmıştı. Mesela Kızıldeniz gerçekten de kırmızı renge boyanmıştı. Bu haritada 420 kasaba, 15 İncil olayı, 33 hayvan ve bitki, 32 kişi ve klasik mitolojiden beş sahne tasvir ediliyor. Haritanın merkezinde Kudüs var. Harita üstte, dünyanın kenarında bir daire içerisinde Cennet Bahçesini göstermektedir. İlginç bir şekilde, Afrika ve Avrupa için etiketler terstir, yani Avrupa kırmızı ve altınla “Afrika” olarak yazılır ve Afrika’da da Avrupa yazmaktadır.
Pensilvanya Üniversitesi’ndeki araştırma görevlileri yakın bir zamanda birçok mappa mundiyi dijital ortama geçirerek açıklamalar ekledi. Açık erişim sitesinin linkini açıklamaya koyduk. Göz atmak isteyebilirsiniz. ( https://sims2.digitalmappa.org/36 ) Aynı zamanda Instagram hesabımız üzerinden de eski haritalar ve mappa mundileri paylaşıyoruz, takip edebiliriniz.
Peki, mappa mundilerin devri ne zaman bitti? Aslında mappa mundiler 13. yüzyılda portolanların doğuşuyla popülerliğini kaybetti. Portolanlar kerre hatlarıyla çiziliyor ve denizciler için büyük avantaj sağlıyordu. Bu zamandan sonra daha da mappa mundi çizilmedi.
İşte Ortaçağ’da Dünya’yı haritalama yarışının bir ürünü olan mappa mundilerin gizemi buydu. Böylece bir videomuzun daha sonuna geldik. Videolarımızdan haberdar olmak için abone olmayı ve bizlere destek olmak için videoyu beğenmeyi unutmayın.
0 Yorum