Karınca sordu ağustos böceğine:
-Neden çalışmıyorsun?
-Boş ver!
dedi ağustos böceği içini çekerek. Karınca ısrar edince sazını bir kenara bıraktı ve tarihi devam etmeyin, bir şeyi yaptım ağustos böceği:
-Yahu sen ne utanmaz bir hayvansın? Bütün milleti kandırmışsın. Çalışıyormuş! Çalışıyorsun da ne oluyor, çalışman kimin hangi derdine deva oluyor? İki çekirdek alıyorsun sırtına, bin bir zahmetle indiriyorsun mahzenine. Kış boyunca tıkınıyorusun. Söyle bakayım: Kâinatta senden daha kendini beğenmiş, senden daha fazla egoist, senden daha işe yaramaz bir hayvan var mı?.. Çalıştın mı arı gibi çalışacaksın; yaptığın iş bir şeye yarayacak! Senin gibi çalışmaktansa hiç çalışmam daha iyi!
dedi. Karınca sustu; ilk defa cevapsız kaldı ağustos böceğinin karşısında. Ağustos böceği iyice sinirlendi, burnunun kanatları kalktı:
– Beni de mahvettin! Komşuyuz ya hani! Senin yaptıklarına baktım ve anlamsız buldum. Saz çalıp birkaç hayvanı eğlendirdim. Eğer arıya komşu olsaydım ben de belki reçelcilik falan yapar, faydalı olurdum.
Bu laflar karşısında boynu bükülen ve çaresiz kalan karınca o günden sonra o zaman hep düşündü ama aklına hiçbir şey gelmedi. Eğer bu aralar bir karınca görürsen yakından bak; mahzun bakışı yorgunluğundan değil çaresizliğindendir.