Eski Türkler genelde karasal bir coğrafyada yaşadığı için harita çizmeye gerek duymadı. Zaten haritacılık tekniklerine de fazla hâkim değillerdi. Ve ilerleyen zamanlarda İran bölgesi üzerinden ilk defa denize ulaşmaları sayesinde harita kullanımına gerek duydular. Bilinen ilk Türk haritası Kaşgarlı Mahmud’a aitti. Peki, Kaşgarlı Mahmud’dan daha yeni keşfedilmiş kıtaların bile ayrıntılı haritasını çizebilen Piri Reis’e kadar Türk haritacılığı nasıl gelişmişti? Gelin Türk haritacılığının serüvenine doğru bir yolculuğa çıkalım.
(intro)
Türkler yönleri batı, doğu, kuzey ve güney olarak alırlardı. Çin üzerine bir sefere çıkılacağında Çin diyarına gidilecek denmez, doğuya gidilecek denirdi. Türkler Balamir öncülüğünde Avrupa’ya göç ettiklerinde de Avrupa’ya gitmek için değil batıya gitmek için yola çıkmışlardı. Denizlerle pek işleri olmadıklarından bildikleri yeryüzü şekilleri dağ, nehir, göl, bozkır gibi basit şekillerdi. Körfezler, koylar, boğazlar, adalar, yarımadalar gibi coğrafi şekiller onları çok da ilgilendirmiyordu. Bu yüzden haritada çizerek gösterebilecekleri pek unsur yoktu. Dolayısıyla harita çizme gereksinimi duymamışlardı. Ancak Kaşgarlı Mahmud Araplarla etkileşim kurup onlara Türk kültürünü ve dilini tanıtmak için Dîvânu Lugâti’t-Türk eserini yazdığında kitabın arkasına bir de harita eklemek istemişti. Bu harita aslında pek ölçekli olmadığından harita sayılmayabilir ancak Türk haritacılığında bir kilometre taşı olduğu kesindir. Bilinen dünyayı göstermek için çizilen bu haritada daha çok Müslüman coğrafya öne çıkarılmıştır. Harita çizildiğindeyse yıl 1074’tür.
Bu dönemler Türklerin İran’da tam hâkimiyet sağlayıp Anadolu üzerine yürüdüğü dönemlerdir. Karşılarına denizler, körfezler, adalar ve yarımadalar çıkar. Bu sıralarda harita ihtiyaçlarını daha önce başka milletlerin çizdiği haritaları kullanarak giderirler. Ancak ilerleyen zamanlarda kendi haritalarını çizmeye ihtiyaç duyarlar. Elimize ulaşan ilk Türk yapımı Osmanlı haritasını 1413 yılında Süleyman Tanci çizer. Portolan adı verilen bu deniz haritası ağırlıklı olarak Akdeniz ve Karadeniz’i gösterir. Bu zamana kadarki haritalar daha çok kopyalama ve tercüme yoluyla elde edilmiştir. Fatih Sultan Mehmed de İstanbul’un fethine hazırlık yapmak için kullandığı haritaları Bizans kütüphanelerindeki eserlerden çevirtmiştir. Daha sonra 1456’da aynı Süleyman Tanci’nin haritasındaki bölgeyi gösteren bir haritayı da İbrahim Mürsel çizmiştir. Menemenli Mehmet Reis de 1500 yılında Batı Anadolu, Ege Adaları ve Mora Yarımadası’nı gösteren Ege Denizi Portolanı’nı hazırlar. Ama bundan sonra çok daha büyük bir devir başlar Türk haritacılığında. Çünkü tarih sahnesine Piri Reis girer.
Piri Reis hem bir denizci hem de bir haritacıdır. 1513 yılında meşhur Atlantik haritasını ceylan derisi üzerine çizerek Yavuz Sultan Selim’e ithaf eder. Daha sonra 1521’de hazırlayıp biraz daha geliştirerek 1525’te Kanuni Sultan Süleyman’a sunduğu Kitab-ı Bahriye’yi hazırlar. Kitab-ı Bahriye’nin içinde o meşhur Akdeniz haritası da vardır. Harita gerçekten de günümüz ölçeklerine fazlasıyla benzemektedir. 1552’de çıktığı bir seferde donanmasının tamire muhtaç eski kısmını burada bırakarak Mısır’a ganimet yüklü olan gemilerle devam etmesi ve Mısır Beylerbeyi Mahmut Paşa ile ters düşmesi yüzünden 1554 yılında idam edilir.
Daha sonra yine Piri Reis’le aynı dönemi paylaşan Seydi Ali Reis girer Türk haritacılığı tarihine. Piri Reis’in Basra Körfezi’nde bıraktığı donanmayı Süveyş’e getirme görevi verilir. Ancak bazı olumsuzluklar nedeniyle vazifeyi yerine getiremez ve idam edilmemek için karayoluyla dönerken aynı zamanda bir seyahat yapar. Üç buçuk yıl süren seyahatinde yaşadıklarını Mirat’ül-Memalik adlı eserinde anlatır. Aynı zamanda Basra Körfezi’ni ayrıntılı bir şekilde gösteren bir harita çizer. Padişahın yanına döndüğünde af dileyerek yaptığı eserleri sultana sunar. Hem yaşanan olağanüstü durumlar hem de bu nadide eserler sayesinde Piri Reis’in akıbetine uğramaktan kurtulur.
Bu iki denizciyle aynı dönemde Matrakçı Nasuh isimli bir minyatür sanatçısı da yaşar. Matrakçı Nasuh tam olarak harita çizmez, onun görevi daha çok ünlü şehirlerin planlarını çıkartmaktır. En ünlü eseri olan 1537 tarihli “Beyan-ı Menazil-i Sefer-i Irakeyn-i Sultan Süleyman Han” kitabı bir çeşit kent planları atlasıdır.
Ali Macar Reis 1567’de bir dünya haritası hazırlar. Bu haritada Avustralya Antarktika’ya birleşik olarak gösterilmiştir. Bu harita ilk defa dünyayı tam olarak gösteren Türk yapımı haritadır. Katip Çelebi’nin seyahatnamesi olan Cihannüma’da da bir dünya haritası bulunur. Bu harita da Ali Macar Reis’in haritası gibi dünyayı tam gösterir. Üstelik bu haritada Avustralya da ayrı bir kıta olarak gösterilmiştir. Daha sonra matbaayı Osmanlıya getiren İbrahim Müteferrika da birkaç tane harita hazırlar. Matbaanın Osmanlıya gelmesi haritacılık faaliyetlerini oldukça hızlandırır.
19. yüzyıl itibarıyla harita üretimi Osmanlı devletinin kontrolüne geçirilir. Devlet emriyle askeriyede kullanılmak üzere haritalar hazırlatılır. Hatta harita çizimi için özel komutanlıklar kurulur. 2. Meşrutiyet döneminde Anadolu büyük oranda haritalanır. Hatta bu haritaları incelemek isterseniz TBMM’nin açık erişim sitesini ziyaret edebilirsiniz. Arama yerine haritasını görmek istediğiniz şehrin adını yazarak sonuçlara ulaşabilirsiniz. Daha kolay ulaşmanız için açıklamaya sitenin linkini ekledik. Bu haritaların çizimi Erkan-ı Harbiye tarafından sağlanmıştı. Daha sonra cumhuriyet döneminde Türk Silahlı Kuvvetlerine bağlı Harita Genel Komutanlığı kuruldu. Daha sonra bu kurum askeriyeden ayrılarak sivilleştirildi ve Harita Genel Müdürlüğü adını aldı. Kurum bugün hâlâ çalışmalarına devam etmektedir ve aynı zamanda geçtiğimiz senelerde uydu görüntülerinin birleştirildiği HGM Küre isimli bir mobil uygulama hazırlamıştır.
İşte Kaşgarlı Mahmud’dan günümüze kadar Türk haritacılığı böyle gelişmişti. Böylece bir videomuzun daha sonuna geldik. Videolarımızdan haberdar olmak için abone olmayı ve bizlere destek olmak için videoyu beğenmeyi unutmayın.
0 Yorum