Medeniyetimizi oluşturan her bir unsurun kendine ait mimari bir yapısı var. Ve bu mimari yapı farklı medeniyetler ışığında sürekli değişmekte ve gelişmekte. Peki, Türk mimarisi geçmişten günümüze kadar farklı medeniyetlerin ışığında nasıl bir yol izledi? Gelin Türk mimarisinin serüvenine doğru bir yolculuğa çıkalım.
İlk çağlarda insanlar gruplar halinde göçebe bir hayat yaşardı. Bu zorlu hayatlarına avlanacak hayvan ve belirli bir süre kalacak güvenli mesken arayarak, toplayıcılık yaparak devam ederlerdi. Zaman geçtikçe bazı toplumlar tarımı keşfetti. Ama topraktan besin elde etmek için emek ve zaman harcamak gerekiyordu. Bu süreç ekinlerden ayrılmaya imkân vermediğinden yerleşik hayat bir zorunluluk haline geldi. Küçük tarım yerleşimlerinin sayısı artarken bu bölgelerde büyük şehirler kurulmaya başlandı. Kurulan şehirler ticaretin gelişmesi, teşkilatlanmanın artması, hiyerarşik yapıların belirginleşmesiyle devletlerin kurulmasında etkili oldu. Anlayacağınız yerleşik hayat insanlığın kaderini kökünden değiştirdi.
Şehirlerin kurulmasında saydığımız bu sebepler etkili olsa da şehirleri şekillendiren insanların inançları, hayata bakışları, medeniyet anlayışları ve manevi dünyaları oluyor. Şehirler adeta insanların iç dünyalarının dışa yansıması haline geliyor. Yüzyıllar boyunca inşa edilmiş ve inşa edilmekte olan kısımlarıyla arkasındaki medeniyeti hissettiriyor. Birbirinden farklı olmalarıyla her biri ayrı bir kimliğe sahip şehirler, sadece maddi ihtiyaçların karşılandığı kompleks yapılar olmadıklarını bize kanıtlıyor.
Kurulan her şehrin arkasında bir medeniyet tasavvuru vardır. Medeniyet tasavvuru ise inanılan değerler sisteminin gerçek hayatta uygulanmasını sağlayan, ahlak ve hukuk gibi değerleri içeren bir oluşumdur. Birbirinden farklı medeniyet tasavvurları bulunur. Medeniyet hakkında daha fazla bilgi almak isterseniz kartlarda çıkan medeniyet nedir videomuzu da izleyebilirsiniz. Bu medeniyet anlayışları ilahi veya beşeri olabilir. Farklı mercilere hizmet edebilir. Amaçları farklı olabilir veya farklı yöntemler kullanabilirler. Böylece birbirine benzer veya farklı şehir fenotipleri ortaya çıkar. Her medeniyet tasavvuru kendi istediği yaşayış ve sistem anlayışını kolaylaştırırken tam tersi şekilde istemediklerini de zorlaştırır. Bunun için özel bir çabaya gerek duymaz. Şehir kurumlarıyla, cadde ve sokaklarıyla, mimarisiyle bunu mecbur kılar. Merkeze en önemli yapı veya yapılar yerleştirilerek medeniyetin odağı vurgulanır.
Şehirlerin dokusu olan mimari de yapılaşmanın önemli unsurlarından biri olarak ortaya çıkar. Özelinde her eser, kendine has mimari tarzıyla mensubu olduğu medeniyeti yansıtır. Türklerin, şehirleşmesi görece daha geç tarihlerde başlar. Coğrafi, iklimsel, siyasi sebeplerden dolayı yüzyıllarca uçsuz bucaksız bozkırlarda göçebe hayat yaşayan ve bu yüzden ata binmede, ok atmada, silah kullanmada ustalaşan Türkler ona göre bir kültür inşa eder. İlk şehirleşme ise Maniheizm ve Budizm inançlarının etkisi altına giren Uygurlarda olur. Şehirleşmeyle beraber hızlı bir kültürel değişim yaşanır. Genel olarak Türk dünyasının yerleşikleşmesi Müslümanlaşmalarıyla gerçekleşmiştir. Türkistan’dan Avrupa’ya kadar uzanan Türk mimarisinin serüveni böylece başlar.
İlk dönemde Arap mimarların yardımıyla Semerkant gibi bir medeniyet şehri oluşturan Türkler mimari detayların inceliğini keşfetmiştir. Özelinde pek çok Türk devleti kendi mimari tarzını eserlerinde yansıtmıştır. Özellikle Selçuklunun turkuaz ağırlıklı renkleri Selçuklu mimarisi için ayırt edici bir özellik haline gelmiştir. Babür zamanında inşa edilmiş Tac Mahal soğan şekline benzer kubbesiyle Babürlülere ait olduğunu yansıtır. Türk mimarisini en iyi izleyebildiğimiz alan ise bize en çok inceleme imkânı veren Osmanlı mimarisidir. Pek çok hamamlar köprüler hanlar ve camiler inşa edilen bu dönemde Türklerin başyapıtlarından olan Selimiye Camii, Sultanahmet Camii, Galata Köprüsü gibi binlerce eser inşa edilmiştir.
Medeniyetlerin kesişim noktası olan Anadolu’da kurulan bir devlet olarak Osmanlı, çok renkli bir mimariye sahip olmuştur. Anadolu’ya göçen küçük bir beylik olarak mimari bir geçmişe sahip olmaması kendi tarzını ortaya koymasına imkân vermiştir. Beylikten devlete geçilen ilk dönemlerde Bursa, İznik ve Edirne şehirlerinde ilk eserler verilmiştir. Selçuklu sanatından etkilenmekle beraber Osmanlı kendi üslubunu oluşturmaya başlamıştır. İstanbul’un fethinden sonraysa en güçlü dönemini yaşayan devlet bu gücünü mimaride hissettirmiştir. Bakınca “Bu Osmanlı’ya aittir.” dedirten kendi karakteristik özellikleri olan yapılar bu dönemde inşa edilmiştir. Camilerde işlevsellik öncelenmiş, alan maharetli bir şekilde kullanılmıştır. Yeni formlar oluşturma gayretine düşülmemiş, eldekilerle farklı ahenkler oluşturularak sade ama birbirinden farklı kompozisyonlar oluşturulmuştur. Öbür yandan külliyeler inşa edilip halkın hizmetine sunulmuştur. Batı etkisine kadar mimari bireye değil halka dönük olmuştur. Merkeze cami yerleştirilmiş, diğer yapılar ona göre inşa edilmiştir. Gerekli olmadıkça halka karışılmamış, caminin etrafı doğal bir şekilde gelişmiştir.
Ancak Osmanlının Lale Devri’nden sonra yüzünü Batı’ya dönmeye başlaması üzerine mimaride de Batı medeniyetine ait mimari unsurlar görülmeye başlanmıştır. Bu durum medeniyetin mimari üzerindeki etkisini görmek için iyi bir örnek teşkil etmiştir. Aynı devlet içerisindeki yapıların medeniyet anlayışı ve yönelimler sonucunda değişimi bu yapıların sadece taştan oluşmadığını bize gösteriyor. Lale Devri’nde başlayan batılılaşma Tanzimat’la birlikte gittikçe hızlanmıştır. Bireysellik arttıkça deniz kenarında köşklerde oturma geleneği başlamış, Boğaz kenarındaki kentlere rağbet artmıştır. Bu dönemde yapılan camilerde ise tamamen batıya ait olan barok, rokoko, neogotik ve ampir üslupları kullanılmıştır. Bu dönemin en önemli camileri Nuruosmaniye Camii, Dolmabahçe Camii, Nusretiye Camii’dir. Bu konularda daha fazla bilgi almak istiyorsanız Sadettin Ökten Hoca’nın “Fincanımda Kola Var” ve “İçimde AVM Var” kitaplarını tavsiye ederiz. Şu an imkânımız olmasa bile daha sonra bu mimari eserleri ziyaret etmeyi de ihmal etmeyin.
Böylece bir videomuzun daha sonuna geldik. Videolarımızdan haberdar olmak için abone olmayı ve bizlere destek olmak için videoyu beğenmeyi unutmayın.