Krom, rubidyum ve rodyum… Bir önceki bölümde de söylediğimiz gibi bu bölümde de isimleri spektrumlarıyla ve renkleriyle doğrudan bağlantılı olan diğer bir 3 elementi konu alıyoruz. Peki, bu bölümde ele alacağımız üç element ne zaman keşfedildi? Bu elementlerin hangi renklerle yahut spektrum analizleriyle ilişkisi vardı? Elementlerimizin keşfi sırasında ne gibi olaylar yaşandı? Elementlerin Hikâyesi 17. Bölüm başlıyor…
(intro)
1761 yılıydı… Alman mineralog ve jeolog Johann Gottlob Lehmann, Ural Dağlarındaki Berezovsk Madenlerinde turuncu kırmızı bir mineral buldu. Kurşun içermesi ve kırmızımsı renginden dolayı bu minerale kızıl Sibirya kurşunu adını verdi. Ancak bilmediği bir şey vardı: bu mineralin içinde sadece kurşun yoktu. Günümüzde krokoit olarak adlandırdığımız bu kurşun kromat minerali içerisinde krom elementini de içermekteydi. 1770 yılında Peter Simon Pallas, Lehmann’la aynı bölgeyi ziyaret etti ve boyalarda pigment olarak yararlı özelliklere sahip olduğu keşfedilen kırmızı bir kurşun minerali buldu. Pallas’tan sonra kırmızı Sibirya kurşununun boya pigmenti olarak kullanımı bölge genelinde hızla gelişmeye başladı. Krokoit yıllar sonra kromit keşfedilene kadar pigmentlerdeki kromun ana kaynağı olacaktı. Ancak bu süre içerisinde hâlâ bu rengin ortaya çıkmasına sebep olan kromun bir element olduğunun farkına varılmamıştı. 1794 yılında Louis Nicolas Vauquelin krokoit cevheri örnekleri aldı. Krokoiti hidroklorik asitle karıştırarak krom trioksit (CrO3) üretti. 1797’de Vauquelin, metalik kromu kömürlü bir fırında oksidi ısıtarak izole edebileceğini keşfetti ve elementi gerçek anlamda keşfeden kişi olarak kabul edildi. Vauquelin ayrıca yakut ve zümrüt gibi değerli taşlarda da krom izleri tespit edebildi. Normalde çoğu element bileşiklerine genel olarak belli renk veya renkleri verirdi ancak Vauquelin kromun bileşiklere hep farklı farklı renkler verdiğini gördü. Bunun üzerine elemente Yunancada renk anlamına gelen χρῶμα (chrōma) kelimesinden türeterek chromium ismini verdi ve bu isim de bizim dilimize krom olarak yerleşti. Böylece bir element daha periyodik tablodaki yerini almış oldu.
İsmini renklerden alan bir diğer elementimiz ise rubidyum elementiydi. 1861 yılında Almanya’nın Heidelberg kentinde Robert Bunsen ve Gustav Kirchhoff, lepidolit minerali üzerinde çalıştıkları sırada alev spektroskopisi kullanarak rubidyumu keşfettiler. Keşiflerini şu şekilde duyurdular: “Eğer birisi Saksonya’dan gelen lepidoliti, diğer elementlerden farklı olan alkalilerin bir çözeltisini veren bilinen yöntemlerden biriyle işler ve sıvıya bir miktar kloroplatinik asit dökerse, spektroskopta test edildiğinde sadece potasyum çizgilerini gösteren bol miktarda çökelti elde edecektir. Bu çökelti kaynar suyla birkaç kez yıkanır ve spektroskopta aralıklarla test edilirse potasyumun Sr δ ve K β çizgileri arasında iki tane menekşe renginde muhteşem çizgi belirir. Yıkama devam ettikçe bu çizgiler, kaybolan potasyumun sürekli spektrumu karşısında giderek daha fazla öne çıkar. Çok geçmeden kırmızı, sarı ve yeşil renkte belirli sayıda yeni ışın görülür. Bu çizgilerin hiçbiri şimdiye kadar keşfedilen elementlere ait değildir. Bunların arasında özellikle parlak A Fraunhofer çizgisinin hemen ötesinde iki dikkat çekici kırmızı çizgiden veya tercih edilirse buna karşılık gelen parlak K α çizgisinden bahsedebiliriz; bu ışın güneş spektrumunun en kırmızı ucunda yer alır. Bu ışınların muhteşem koyu kırmızı renkleri bu elemente Antik dilde –yani burada Latinceyi kastediyorlar- en koyu kırmızı anlamına gelen rubidus kelimesinden gelen rubidyum ismini ve Rb sembolünü vermemize yol açtı.” Bunsen ve Kirchhoff’un bu keşfiyle beraber bir element daha spektrumuyla ismini kazanmış oldu.
Bu bölüme konu alacağımız son element ise rodyum elementi. 1803 yılında William Hyde Wollaston, muhtemelen Güney Amerika’dan gelen ham bir platin cevheri üzerinde çalışıyordu. Bu platin cevherini kral suyunda çözdü ve asidi sodyum hidroksit ile nötrleştirdi. Sonrasında çözeltiye amonyum klorür ekleyerek platini amonyum kloroplatinat olarak ayrıştırmayı başardı. Cevherin içinde bulunan diğer metaller çinkoyla birlikte çökeldi. Bu çökeltiye seyreltilmiş nitrik asit eklemesiyle birlikte bakır ve kurşun gibi neredeyse tüm metaller çözülmüş oldu. Ancak iki bileşik çözülememişti. Bunlardan birisi kral suyuyla beraber çözüldü, ismi paladyumdu. Evet, 14. Bölüm’de konu aldığımız paladyumdu bu. Hani şu gizli kâşif meselesi. Diğer bileşik ise soydum klorür eklenmesiyle beraber çökeldi. Bu çökelti gül kırmızısı rengindeydi. Etanol ile yıkanmasının ardından serbest bir metal ortaya çıktı. Bu yeni bir elementti. Wollaston, elementi gül kırmızısı rengindeki rodyum klorür bileşiğinden izole ettiği için de elementin adını Yunancada gül anlamına gelen ῥόδον (rhodon) kelimesinden türeterek rodyum olarak verdi.
İşte bu isimleri spektrum, ışık ve renklerle doğrudan bağlantılı olan diğer bir 3 element; krom, rubidyum ve rodyumun hikayesidir. Böylece 17. Bölümün de sonuna gelmiş olduk. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere!
Kaynakça:
RJ Meyer, Chrom: Teil A – Lieferung 1. Geschichtliches · Vorkommen · Technologie · Element bis Physikalische Eigenschaften, Berlin Heidelberg Imprint Springer, 1962
Iohannis Gottlob Lehmann, De Nova Minerae Plumbi Specie Crystallina Rubra, Epistola, 1766
Jacques Guertin & James Alan Jacobs & Cynthia P. Avakian, Chromium (VI) Handbook, CRC Press, 2005
Mary Elvira Weeks, “The discovery of the elements. V. Chromium, molybdenum, tungsten and uranium”, Journal of Chemical Education, 1932
Rene Casteran, “Chromite mining” Oregon Encyclopedia, Portland State University and the Oregon Historical Society, 2018
Louis Nicolas Vauquelin, “Memoir on a New Metallic Acid which exists in the Red Lead of Siberia”, Journal of Natural Philosophy Chemistry and the Arts, 1798
William Glenn, “Chrome in the Southern Appalachian Region”, Transactions of the American Institute of Mining Metallurgical and Petroleum Engineers, 1895
Douglas R. Harper, Online Etymology Dictionary, “chromium”, 28 Eyl 2017
Raoul Jagnaux, “Histoire de la Chimie,” Vol. 2, Baudry et Cie, 1891
“Discovering the Alkali Metals: A Classic of Science,” Science News Letter, 1930
Mary Elvira Weeks, “The discovery of the elements. XIII. Some spectroscopic discoveries”, Journal of Chemical Education, 1932
W. P. Griffith, “Rhodium and Palladium – Events Surrounding Its Discovery”, Platinum Metals Review, 2003
W. H. Wollaston, “On a New Metal, Found in Crude Platina”, Philosophical Transactions of the Royal Society of London, 1804
W. H. Wollaston, “On the Discovery of Palladium; With Observations on Other Substances Found with Platina”, Philosophical Transactions of the Royal Society of London, 1805
Melvyn Usselman, “The Wollaston/Chenevix controversy over the elemental nature of palladium: A curious episode in the history of chemistry”, Annals of Science, 1978
0 Yorum