Korsanlığa dair bildiğiniz her şeyi unutun. Keza bildikleriniz bütünüyle yanlış olabilir. Çünkü “Karayip Korsanları” dahil izlediğimiz korsan içerikli birçok film nedeniyle zihnimizde oluşan korsanlık kavramı büsbütün olumsuz, haydutluk ve yağmacılığa dair bir anlam taşımakta. Peki kökleri tarihin eski dönemlerine kadar uzanan korsanlık gerçekten de zararlı faaliyetlerden mi oluşuyordu? Bilmeyenlerin tabularınızı yıkacak ve fikrini değiştriecek bu video’yu sonuna kadar izlemenizi tavsiye ederim. Şimdiden İyi Seyirler..
İlk Olarak sizlere Korsanlığın etimolojik kökeninden bahsetmek istiyorum.
Evet, size katılıyorum. Etimolojik köken okumak ve öğrenmek biraz sıkıcı olabilir. Ancak bir kavrama tümüyle vakıf olmak istiyorsak kelimenin öz itibariyle ne anlam ifade ettiğini ve nereden türediğini de bilmemiz gerekir. Korsan kavramı (İng. corsair), deniz eşkıyası veya haydudu (İng. piracy), kelimelerinden farklı bir anlam taşır. Ortaçağlarda Türk korsan kelimesini de türeten corso ve corsair kavramları kullanılırken, denizcilik faaliyetlerinde pirate yani eşkıya ve haydut kelimeleri kullanılmazdı. Pirate(payrid) kelimesi, küçümseyici bir anlam taşımakta ve faaliyetlerinin arkasında herhangi bir meşru otorite bulunmayan, uluslararası anlaşmalara aldırış etmeyip hiçbir kural tanımayan deniz eşkıyası için kullanılmaktadır. Bu ifadeden yola çıkarak kısaca korsanlık, meşru bir faaliyeti tanımlamaktaydı.
Peki Tarihte korsanlık tam olarak neye karşılık geliyordu?
Zannediyorum ki “Karayip Korsanları” dahil izlediğimiz filmlerin de etkisiyle korsanlık zihnimizde kötü anlam oluşturan bir kavrama dönüştü. Günümüzdeki yaygın görüş yine esas anlamının aksine olumsuz bir eylem olması yönünde. Ancak tarihsel kaynakları incelediğimizde karşımıza çıkan durum tamamen farklı. Tarihte korsanlık, meşru ve saygın bir meslek olarak görülen, bilinenin aksine belirli kuralları ve kanunları olan bir faaliyetti. Savaş dönemlerinde düşmana ait deniz ticaretini sekteye uğratmak için devletler tarafından geçici olarak göreve alınan korsanlar, izin belgesi alarak adına savaştıkları ülkenin bayrağını taşırlardı. Bir siyasi otoritenin koruması altında hareket eden ve uluslararası anlaşmalara uymakla mesuldü. Özellikle Akdeniz töre ve adetlerine saygılı denizcilere korsan denilmekteydi.
İslam tarihinde korsanlığa bakış nasıldı derseniz eğer?
Baktığımızda zihinlerde adil olmayan ve yağma kültürü taşıyan bir kavran olan korsanlığın İslam gibi yüksek ahlaki değerlere sahip dine mensup Müslümanların tarihinde nasıl yer aldığı önemli bir konu. Öncesinde etraflıca çerçevesini çizdiğimiz ve tarihte meşru bir faaliyet olarak görülen korsanlığa dair izler İslam’ın ilk dönemlerinde de görülür. Hz. Ömer zamanında bölge valisi Osman b. Ebü’l-Âsî es-Sekafî’nin özel gayretleriyle düzenlenen deniz seferleri kısmen korsanlık faaliyetlerine örnektir. Bunu takip eden süreçte de Müslümanlar denizcilik aktivitelerini geliştirerek Müslümanlar kısa bir süre içinde Doğu Akdeniz ve Kuzey Afrika sahillerine, Basra körfezi ve Uman denizi kıyılarına hâkim olmuşlardı. Denizcilik alanında gerçekleştirilen tüm bu faaliyetlerin motivasyon kaynağı ise gaza, cihad ve savunma kavramlarıydı.
Korsanlığın tahmin edilen tarihsel başlangıcıda elbette vardı.
Daha çok Orta Çağ döneminde izleri sürülmeye başlanan korsanlık faaliyetinin kökenleri oldukça eski bir zamana dayanır. Hatta Milattan önce 1700’lerde Girit Adası’ndaki Minos medeniyetine kadar izleri görülmektedir. Bununla birlikte Yunan mitolojisinde de korsanlara karşı savaşan efsaneleşmiş karakterler mevcuttur. Özellikle milattan önce 1200’lerden başlayarak Ege adalarında korsanlar hakim oldu ve birbirleriyle hakimiyet savaşı gerçekleştirdi. Ege denizinin coğrafi yapısı korsanlık faaliyetlerine uygun olduğundan korsanlık faaliyetleri binlerce yıl bu alanda rahatlıkla faaliyet gösterebilmiştir.
Peki Türklerde korsanlık nasıldı hatta ve Ünlü Türk korsanları falan varmıydı?
Malazgirt Savaşı’nın ardından Anadolu’nun dört bir yanına dağılan Türkler, Batı Anadolu sahillerinde Menteşe, Saruhan, Karesi ve özellikle de Aydınoğlulları’nın birer sahil beylikleri kurmasıyla birlikte Türk denizciliğinin gelişmesinin önünü açtı. Tüm bu gelişmelerin ışığında doğan Türk korsanlığının önemli temsilcisi ise kuşkusuz Çaka Bey’dir. Çaka Bey’in denizlerde sergilediği etkileyici korsanlık faaliyetleri kendinden sonra gelen Türk denizcileri de etkiledi ve Gazi Umur ve Turgut Reis gibi efsanevi Türk korsan ve denizcilerine örnek oldu. Gazi Umur’un denizlerde kazandığı başarılar ve bu uğurda şehit olması Osmanlı denizcileri arasında efsanevi bir kişilik kazanmasına neden olmuştur. Öyle ki Osmanlı leventleri, bir kült gibi kutsiyet atfettikleri Gazi Umur üzerine yemin ederlerdi. Osmanlı döneminde de devam eden korsanlık, karadaki akıncıların(gazilerin) denizdeki yansımaları olarak görüldü ve deniz korsanları levend adıyla anıldı. Bu faaliyetlerdeki temel motivasyon kaynağı ise İslam’ın bir parçası olan gaza ve cihad olgusuydu. Osmanlı’daki korsanlar İslam hukukunun sınırları çerçevesinde davranırlardı, hukuk dışına çıktıkları zaman ‘harami levent’ olarak adlandırılarak cezalandırılırlardı.
Osmanlıların Akdeniz’de güçlenmesiyle birlikte korsan gemileri devlet donanmasına katıldı. Savaş dışında bağımsız hareket eden bu korsanlardan en önemlileri Kemal Reis, Turgut Reis ve Barbaros Hayreddin Paşa’dır.
Dipnot Olarak Korsanlık, 1856 Paris Kongresi’nde alınan kararlarla suç sayılmıştır ve korsanlık denilen kurumun uluslararası alanda meşruiyeti tamamen ortadan kaldırılmıştır.
Kaynakça
1- Selahattin Döğüş,Türk Korsanlığı’nın Doğuşu: Gazi Umur Efsanesi, Beyaz Tarih: Erişim Tarihi:14.07.2018
2- Nebi Bozkurt, Korsan, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, cilt.26, 2002
3- Emrah Safa Gürkan, Batı Karadeniz’de Osmanlı Korsanlığı ve Gaza Meselesi, Kekbikeç Dergisi, 33. Sayı, 2012
4- beyaztarih.com
0 Yorum