Antik Yunan’da felsefenin temellenmesini sağlamış önemli bir soru: “İlk neden nedir?”. Yani, tüm bu varlıkların var olmasını sağlayan temel yapıtaşı nerededir? Pek çok filozof bu soruya yanıt aramış. Peki, böylesine önemli bir soruya karşı kilit filozoflar nasıl cevaplar vermiş? Gelin videonun devamında hep beraber öğrenelim.
Filozoflar ilk neden denen bu şeyi arkhe olarak adlandırmış. Arkhe kelimesi ise doğal olarak Yunancadan gelmekte. Bir şeyin başı, kaynağı gibi anlamlara gelen ἀρχή (arkhi) kelimesinden alıntılanmış. Bu kelimeyi deformasyona uğramış bir şekilde daha pek çok yerde kullanıyoruz aslında. Monarşi, mono ve arkhi kelimelerinin değişmesiyle oluşmuş ve tek başlılık anlamına geliyor. İngilizcedeki mimari anlamına gelen architecture kelimesi de archi kelimesi kullanılarak türetilmiş ve “bir şeyi yapan baştaki kişi” anlamına geliyor etimolojik olarak.
Antik Yunan’daki filozofları da aslında arkhe problemine verdikleri cevaplara göre daha iyi anlamak için 4 kategoriye ayırabiliriz.
İlk olarak Miletos Okulu’ndan eğitim alan üç filozofumuzu ele alalım. Bunlar Thales, Anaksimandros ve Anaksimenes’tir. Thales’e göre arkhe sudur. Zira hayatın kaynağı da su olarak görülmektedir. Anaksimandros ise bu şekilde gözle görülür bir maddeden uzaklaşıp çok daha farklı bir fikir sunar. O kendi arkhesini, “apeiron” olarak tanımlar, ona göre evren sınırlı bir şeyden oluşamaz. Apeiron ise sınırsızdır, belirsizdir, tüm türevlerinden önce gelir ve var olan her şeyin ilk ilkesidir. Anaksimenes ise Anaksimandros’un belirsiz tanımına karşı çıkar ve arkhe olarak havayı öne sürer. Hava da apeiron gibi sonsuzdur ancak belirsiz değildir.
İkinci olarak inceleyeceğimiz kategorideyse tek bir filozof var: Pythagoras veya Pisagor. Onun arkhe anlayışı diğer filozoflara göre oldukça farklı. Çünkü Pythagoras’a göre arkhe sayıdır. Evrendeki uyum ve harmoni bunu gösterir. Çünkü sadece şekil kazanmış olan tanınabilir, şekil ise ölçüye, kanuna ve sayıya dayanır. Bütün varlıklar matematiksel bir temel üzerine inşa edilmiş olduğuna göre ilk nedenleri de sayı olmalıdır.
Üçüncü kategorimizdeyse bir tartışma ortaya çıkar. Değişim var mıdır yoksa yok mudur? Bu tartışmanın temel odağında Herakleitos ve Parmenides vardır. Herakleitos’a göre, arkhe ateştir. Ateşin ölçüsü değişse de o yine değişimin temelinde bulunmaya devam eder. Bir şeyin varlığa gelmesini sağlayan şey ateştir. Bu varlığa gelme süreci her daim devam eder. Bunu sağlayan şeyse değişimdir. Değişimin var olduğunu görebilmek için zaman kavramını anlamak yeterlidir. Her şey zaman içinde gerek formlarını gerekse konumlarını değiştirir ve bu sürekli yaşanmaya devam eder. Bu değişimlerle her şey karşıtına dönüşecektir. Yaşam ölüme, sıcak soğuğa… Buna karşıtların savaşı denir ve varlığa gelme karşıtların savaşıyla ortaya çıkan uyumlu birlik sayesinde mümkündür. Değişimin maddesi ateş, ilkesi logostur. Logos ölçüdür, akıldır. Ancak bu aklın tek görevi her şeyi yeniden başlatmak olup başka bir amacı yoktur. Parmenides ise Herakleitos’un değişim iddiasına şiddetle karşı çıkar. Parmenides düşüncelerinde “Varlık vardır, yokluk yoktur.” ilkesini temel alır. Ona göre varlık; ezeli-ebedi, bölünemez, boşluk içermeyen ve hareketsiz olandır. Varlık, çokluk olarak gözükse de bu bir yanılsamadır ve var olan aslında tek bir tanedir. Ona göre değişim bir şeyin olduğu şeyden çıkıp başka bir şey olmasıdır. Yani bir şeyin varken yok, yokken var olmasıdır. Yokluğu reddettiğinden bir şeyin yok olması da mümkün değildir. Bu yüzden değişim imkânsızdır. Her şey birken çok olamayacağına göre ilk neden diyebileceğimiz gibi bir varlık da olamaz. Varlığın ilk nedeni doğrudan varlığın kendisidir. Parmenides bu görüşüyle arkhe probleminde diğerlerinden çok daha farklı bir yol izlemiştir.
Dördüncü ve son düşünce kategorimiz ise plüralizmdir. Bu kategorinin filozofları Empedokles, Anaksagoras, Leukippos ve Demokritos’tur. Bu filozoflar diğerlerinin aksine değişimi reddetmek veya tamamen onaylamak yerine orta bir ekol oluşturmuştur. Arkheyi ise bir tane değil birden fazla şey olarak kabul etmişlerdir. Empedokles’e göre dört arkhe vardır: Toprak, ateş, hava ve su. Bu dört öge, sevgi ve nefret yoluyla birleşip ayrılarak farklı şeyleri ortaya çıkarmaktadır. Sevgi ögeleri tamamen karıştırırsa, çatışma onları kademeli olarak ayırmaktadır, çatışma onları tamamen ayırırsa, aynı şekilde sevgi onları kademeli olarak birleştirmektedir. Bu ayrılma-birleşme olayını şans ve zorunluluk yönetir. Böylece diğer tüm varlıklar oluşur. Anaksagoras’a göre arkhe, “sperma”dır ve evrende ne kadar çeşit varsa, o kadar sperma vardır. Buradan arkhenin sınırsız olduğu sonucu çıkarılabilmektedir. Sperma’yı harekete geçiren güç “nous”tur. Nous, akıllı, düzen verici ve kaos durumunu düzene sokan bir ilkedir. Başlangıçta her şey bir aradadır fakat düzenli değildir, bu da kaos durumunu ortaya çıkarmaktadır, nous ise onları düzene sokmaktadır. Bu düşüncesiyle Anaksagoras, atomcu filozoflara rehber olmuştur. Demokritos ve hocası Leukippos, diğer filozofların aksine çatışma halinde değildir ve ortak düşünceleri olan atomculuğu savunurlar. Onlara göre varlığın yapı taşı, bölünemez olan atomlardır. Atomların hareketi kendine içkindir, atomların evren gibi bir başlangıcı yoktur; yani ezelidirler. Bu yüzden evreni var eden şey de bu atomlardır. Atomlar, doğa yasaları tarafından kontrol edilmektedir, rastlantı sonucu bir şey olmamaktadır ve her şeyin bir nedeni vardır.
Dört düşünce kategorisini de inceleyerek bir videomuzun daha sonuna geldik. Videolarımızdan haberdar olmak için abone olmayı ve bizlere destek olmak için videoyu beğenmeyi unutmayın.
0 Yorum