Fransız İhtilali sonrasında doğan milliyetçilik akımıyla beraber parçalı yapıdan kurtularak birleşmiş iki önemli Avrupalı ulus vardı: İtalyanlar ve Almanlar. Hatırlarsınız ki İtalyanların nasıl birleştiğini daha önceki bir videomuzda anlatmış ve o videoda Alman siyasi birliğinin sağlanmasıyla ilgili başka bir video da yapacağımızı söylemiştik. İşte bu video o video. Peki, Almanlar siyasi birliklerini nasıl sağladı? Büyük Alman dehası Bismarck Almanları nasıl bir araya getirdi? Gelin videonun devamında hep beraber öğrenelim.
(intro)
İtalyan prensliklerinin harita üzerinde nasıl göründüğünü önceki videomuzdan hatırlarsınız. Evet, parçalıydılar ama kesinlikle Alman prenslikleri kadar parçalı olamazlardı. Almanya’nın durumu İtalya’dan çok daha karışıktı. Tek bir şehri kapsayacak kadar küçük prenslikler de vardı, başka bir prenslik tarafından sınırları tamamen kuşatılmış prenslikler de. Ama bunlar arasında çok daha büyük ve siyasi olarak daha muktedir bir devlet vardı: Prusya Krallığı. Almanlar birleşmelerini bu krallığa ve tabii ki onun başındaki Otto von Bismarck’a borçluydu.
Şimdi gelin öncelikle Alman siyasi durumunu biraz gözden geçirelim. Almanya toprakları uzun bir süre boyunca Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu’nun etkisinde kaldı. Ancak bu imparatorluk tam olarak bir ilhaka girişmedi Almanya’da. Bünyesinde onlarca özerk prenslik barındırıyordu. Yani bu imparatorluk daha çok bir devletçikler bütünüydü. Birçok hanedanlık imparatorluğun içindeki farklı yerlerdeki toprakların sahibiydi ve bu topraklar miras yoluyla sürekli el değiştiriyordu. Bu yüzden bir tarlanın gelecek kuşaklar arasında parça parça olması gibi devletler de küçücük prensliklere dönüştü. Ancak Napolyon zamanında bu imparatorluğa fiilen son verdi. 1804’te I. Napolyon Kutsal Roma Germen İmparatorluğu’nun geleneksel üstünlüğüne son verip kendini imparator ilan edince son imparator II. Franz, 1806’da Kutsal Roma İmparatoru unvanından vazgeçip yalnızca Avusturya İmparatoru unvanını aldı. Böylece bin yıllık Kutsal Roma İmparatorluğu resmen son buldu.
İmparatorluk dağıldı dağılmasına da o küçücük Alman prenslikleri savunmasız bir şekilde ortada kalakaldı. Siyasi nüfuzları oldukça az olan bu prenslikler başka devletler tarafından ele geçirilmek istemiyorsa bir an önce siyasi bir birlik kurmalıydı. Bölgeyi etkisi altına alan Fransa Ren Konfederasyonu’nu kurdu. Ama bu konfederasyon bir birleşmeye işaret etmiyordu yalnızca bir çıkar ilişkisiydi. 1815 yılındaki Viyana Kongresi’nde sınırlar yeninden ele alındı. Eskisi gibi 500 kadar devletçik yoktu belki ama yine de Almanlar parça parçaydı. Alman Konfederasyonu kurulsa da amaç yalnızca ekonomik çıkarları sağlamaktı ve bir devletleşme söz konusu değildi. İşte birleşmenin arkasında böyle bir gereklilik vardı. Peki, askeri ve diplomatik yollarla birleşme nasıl gerçekleştirildi? Sizi fazla bekletmeden cevaba geçelim. Bu birleşmedeki en büyük etken Prusya başbakanı Bismarck’tı. Almanların mutlaka birleşmesi gerektiğini düşünüyordu. Daha 1857’de, Prusya Başbakanı olmadan beş yıl önce, “Eğer çekiç olmak için bir şey yapmazsak, örs haline geliriz!” diyordu. Bu birleşmenin tatlı dille ve diplomatik yollarla çözülemeyeceğini anlayan Bismarck “Söylevler, birlikler, çoğunluk kararları ile gayeye erişemeyiz; ancak kılıç ve kanla üstesinden gelinebilecek ciddi bir mücadeleden kaçınmak imkânsızdır!” diyordu. Bismarck’ın “Kılıç ve Kan” politikasının ilk uygulaması, 1864’de Danimarka ile yaptığı savaş oldu.
1863 yılı geldiğinde, bir süreden beri Danimarka ile Prusya arasında, Schleswig, Holstein ve Lauenburg dükalıklarının teşkil ettiği Elbe Dükalıkları sorunu dolayısıyla çıkan anlaşmazlık şiddetlenmiş bulunuyordu. Bu dükalıkların çok büyük bir nüfusu Alman’dı ve Bismarck birliğe buradan başlamak istiyordu. Çünkü eğer buraları ele geçirebilirse Kiel’de bir kanal açabilir ve Baltık donanmasını Kuzey Denizi’ne çıkararak bir dünya gücü haline gelebilirdi. Ama Avusturya Prusya’nın tek başına bu şekilde kahraman olmasını istemiyordu. Alman birliği kendi etrafında toplansın istiyordu. Prusya bir taraftan müttefik arıyor bir taraftan da savaşı çıkartacak ortamı gözlüyordu. Derken o ortam bir anda sağlandı: 1863 Polonya Ayaklanmasıyla.
Bu ayaklanmada kim bağımsızlık isyancısı Polonyalıları ve kim isyanla mücadele eden Rusya’nın tarafını tutacaktı? İşte Bismarck buna göre bir strateji geliştirecekti. Rusların Fransızlarla birlik olmasını ve her ikisiyle birden savaşmak zorunda kalmak istemiyordu Bismarck. Hem doğu hem de batı cephesi açmak daha kurulmamış bir Almanya’yı temelden yıkabilirdi. Ortam iyi kollanmalıydı. Bu süre zarfında Britanya ve Avusturya örtüşen çıkarlar sebebiyle Polonyalıları desteklemeye başladı. Fransızlar sokağa dökülüp Polonyalıları destekleyince 3. Napolyon da mecburen halkın kararını uygulamak zorunda kaldı. İşte böyle bir ortamda Bismarck Rusya’nın tarafını tuttu. Bunun üzerine Britanya ve Avusturya Polonya’ya desteklerini kestiler. Böylece Fransızlar Rusya’yla tek başına karşı karşıya geldi. Bu iki devlet birbirini yiyip bitirirken Bismarck rahatlıkla Danimarka’ya saldırabilirdi artık. Ancak Avusturya Almanların vasiliğini Prusya’ya kaptırmamak için Prusya’yla beraber Danimarka’ya saldırdı. Savaşın mutlak galibi Prusya ve Avusturya oldu. Kazanılan topraklar bir antlaşmayla paylaşıldı. Ancak iş bundan sonra kızışacaktı. Çünkü Avusturya ile Prusya’nın arası açılıyordu. Bu savaşta da Prusya bir müttefik arayışına girdi. Rusya ve Britanya tarafsızlığını koruyacaktı. Ancak mesele İtalya ve Fransa’ydı. Bismarck Avusturya’ya çift taraflı saldırabilmek için İtalya’yı yanında istiyordu. Ancak Fransa Avusturya’nın yanında yer almamalıydı çünkü Prusya ve İtalya için her iki yönde de bir cephe açılmış olurdu. Bismarck uğraştırıcı yeraltı siyasetleri sayesinde Fransa’yı saf dışı bırakmayı başardı. İtalya’yla ittifak antlaşmasını imzalayan Prusya 1866 yılında Avusturya ile savaşı başlattı.
Prusya haricindeki diğer Alman prenslikleri savaşı kesin kazanır gözüyle baktıkları Avusturya’nın yanında savaşa dâhil oldular. İtalyan ordusu pek bir şey yapamasa da en azından Avusturya ordusunun bir kısmını güneyde oyalamayı başardı. Kuzeyde ise büyük savaş yaşanıyordu. Ancak kimsenin tahmin edemeyeceği bir şey oldu ve Prusya ordusu hızlı taktikler ile bir ay içinde Avusturya’yı barışa zorlayacak kadar iyi savaştı. Savaş sona erdiğinde Prusya Kuzey Alman Federasyonu’na dönüşmüş ve Venedik de İtalya’ya bırakılmıştı. Prusya bu savaşla birlikte Almanların önderi olduğunu kanıtlamış ve en azından Kuzey Almanlarını tek çatı altında toplayabilmişti.
Şimdiyse sıra Güney Almanlarını federasyona dâhil ederek Alman İmparatorluğunu kurmaktaydı. Bunun için Fransa’yla bir savaş yapılması şarttı. Bismarck yine ortam gözlüyordu. Ama yine her zamanki gibi ittifaklar yapmalıydı. Fransa Kuzey Alman Federasyonu’ndan Ren kıyılarını istedi. Bu isteği Fransa gazetelerinde ifşalatan Bismarck Güney Almanlarını kendisine çekmeyi başardı. Aynı zamanda istek metnini Rusya’ya yollayan Bismarck Rusya’yı olası bir savaş halinde kendine çekti. Rusya’nın Osmanlı politikasında da onlara yardım edeceğinin teminatını verdi. Bu sıralarda Avusturya’da bir değişiklik olmuştu. Yenilgi sonrası ayaklanan Macarlar bağımsızlık istemiş ve Avusturya ikili yönetime geçmişti. Bu Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun kurulduğu anlamına geliyordu. Böyle çalkantılı bir dönemde üstüne İspanya da karışmasın mı? İspanya’da meşrutiyet ilan edilmişti ve tahta geçecek bir aday aranıyordu. İspanya hükümeti, 1869 Mayısında, İspanya tahtını, Hohenzollern Hanedanı’ndan, yani Prusya Kral ailesinden Prens Leopold’a teklif etti. Almanlar tarafından sınırlarının çevreleneceğini anlayan Fransa buna itiraz etti. Leopold teklifi Bismarck’ın itirazlarına rağmen reddetti. İkinci bir kez teklif gidince Bismarck bu teklifi Fransız gazetelerinde ifşaladı ve Fransız halkını kışkırttı. Leopold bu sefer teklifi kabul etti. Fransa savaşa çok yakındı artık. Ama bir hafta ancak geçmişti ki Leopold tahttan çekildiğini duyurdu. Bismarck’ı çok sinirlendiren bu olay neredeyse istifasına sebep olacaktı. Ancak Ems Telgrafı denen olay gerçekleşince buna gerek kalmadı. Fransız elçisi Alman Kralı I. Wilhelm’i Ems’te tatil yaptığı sırada tehditkâr bir biçimde gelecekte İspanya tahtına bir Alman’ın geçmeyeceği konusunda garanti vermeye zorladı. Bunu bir telgrafla alan başbakan Bismarck telgrafı gazetelerde ifşalattı. Bunun üzerine Fransız halkı savaş naraları atmaya “Berlin’e! Berlin’e!” demeye başlamıştı. Çok geçmeden Fransa fiilen savaşa başladı. Ancak beklediklerinin aksine çok büyük bir yenilgi aldılar. Böylece barış antlaşmasını imzalamak zorunda kaldılar. Bu barış ile beraber Alman İmparatorluğu’nun kurulduğu ilan edildi. Güney Alman devletleri de artık İmparatorluğa dâhil olmuştu. Bu suretle Alman milli birliği tamamlanmıştı. Kral 1. Wilhelm, “Almanya İmparatoru” ve Bismarck da “Şansölye” unvanını alıyordu. Bundan sonrasındaysa Almanya ile Fransa arasında hiç bitmeyecek problem denen Alsace-Lorraine meselesi vuku bulacaktı.
İşte Almanya dünya sahnesine böyle çıkmıştı. Böylece bir videomuzun daha sonuna geldik. Videolarımızdan haberdar olmak için abone olmayı ve bizlere destek olmak için videoyu beğenmeyi unutmayın.
0 Yorum